Bölüm 1

1.8K 112 51
                                    

verbatim-mother mother

Kemikli parmaklarıyla bir kez daha kavramıştı içki dolu bardağı. Kafasına dikeceği sırada arkadaşlarının ısrarları yüzünden havaya kaldırdı ve diğer bardaklara çarptı. Hepsi deli gibi sarhoştu, içki kokan nefesleri son ses müziğe sahip bu barda yayılıyordu.

"Siktiğimin dersinden yine kaldım." Dedi Felix dertli dertli. "Profesör olacak o adamın hiç acıması yok. Tanrının cezası adam."

"Takma bu kadar oğlum! Bir daha alırsın dersi. Hem boş ver şimdi dersleri. Kalk!" Aklı kesinlikle yerinde olmayan Jisung, zorla masaya kafasını koyup ağlama eşiğindeki Felix'i kaldırdı. Ardından da onu, herkesin dans ettiği sahne önüne doğru sürüklemeye başladı.

Seungmin ise kesinlikle durumdan memnun değildi. Aralarında en azından biri ayık kalsın istemişti ve bir iki bardaktan öteye geçmemişti. Şayet onun bile devrelerini bozmuştu ama yine de idare ediyordu.

Ayrıca Jisung'a bu kafasıyla güvenmiyordu. Felix'i kolayca yoldan çıkarabilirdi. Çok fazla alkolden her an yere yığılabilir ya da çıplak bir şekilde sahneye atlayabilirlerdi. Uzaktan onları izleyen bir insan bu potansiyele sahip olduklarını rahatlıkla anlayabilirdi.

Derin bir nefes verdi Seungmin ve çevresine bakındı. Sessiz sakin bir şekilde oturan esmeri gözüne kestirip sorusunu yöneltti.

"Sessizsin? Hiç senlik değil."

Yutkundu, nedendi ki bu sorular? Aslında Seungmin kötü bir şey dememiş, onun kalbini kırmak istememişti. Sadece iyi olup olmadığını sorgulamıştı.

Fakat onun zihninden geçen şey bambaşkaydı. Gülümsemeliydi, konuşmalıydı. Başka türlü insanlar onu sevmezdi. Yanında istemezdi. İlkokulda ona dememiş miydiler 'Gülmelisin, korkunç gözüküyorsun.' Diye. Maskesini takmalıydı, sarhoş olsa bile, şu an deli gibi ağlamak istese bile yapmamalıydı. Onu güçsüz görmemeliydiler. Çünkü ağlamak güçsüzlüktü.

Hızlı bir nefes verip döndü kahve gözlü arkadaşına.

"Sadece Jisung'un geceyi evinde geçirmesi gerektiğini düşünüyordum. Yoksa  bu haliyle biyolojik olarak imkânsız olsa da hamile kalabilir." Seungmin kıkırdadı ve başını onaylar anlamda salladı.

Zor da olsa kalabalık içerisinden iki aptalı çıkarmışlardı. Jeongin, daha yeni gördüğü bir çocuğa öpücük atan Jisung'un suratına tokat atıp iki üç saniyeliğine onu bayıltmasaydı biraz daha zor olacaktı. Dördü de sonunda bardan çıktıkların da kaldırımın ortasında duruyordular.

"Gerçekten çok yakışıklı görünüyorsun, bence bir kahve içmeliyiz, hm?"

"O bir sokak lambası gerizekalı!" Seungmin, sokak lambasına sarılan Felix'i yanına çekti ve birkaç dakika önce aradığı ağabeyinin bir an önce gelmesini diledi. Kim demişti ki onlara gecenin bir yarısı çıkıp içmeye gidelim diye?

"Felix! Bak koyunlar." Gökyüzüne bakıp deli gibi etrafta dönmeye başlamışlardı. Jeongin derin bir nefes verdi, üstündeki deri ceketi düzeltti. Midesi bulanmaya, yanlarından geçen arabaları çifterli bir şekilde görmeye başlamıştı.

Changbin sonunda gelip diplerinde arabayı durduğunda gayet öfkeli görünüyordu.

"Kimin fikri olduğunu sormama bile gerek yok." Dedi ve arka koltuğa Jisung'u fırlattı.

"Koyunlar!" diye bağırıyordu Felix. Onu da kolundan tutup aynı şekilde Jisung'un yanına atacağı sırada durdu. Çünkü şu an da memesini avuçlayan küçük parmaklar kaşlarını çatmasına neden oldu.

"Wow... Gerçekten çok yakışıklı görünüyorsun, bence bir kahve içmeliyiz, hm?"

"Tanrı aşkına, bari ağabeyime sulanma be adam." Dedi ve bu görevi Seungmin üstlendi.

verbatim // hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin