[2]

142 11 8
                                        

Gözlerini sabahın ilk ışıklarının yüzüne vurmasıyla açmıştı Jeongin. Okulun başlama saatinden birkaç saat erken uyanmıştı kahvaltıya yetişebilmek için.

İşlerini hallettikten sonra Seungmin'le beraber üzerini giyindi ve asansörün gelmesini beklemeye başladı. Katlarından bir kat yukarıda olan asansör birkaç saniye sonra onların katında durduğunda içeride gördüğü kişiyle kalbi deli gibi atmaya başlamıştı.

"Günaydın!" Jeongin'i gördüğü an gülümseyerek konuşmaya başladı Hyunjin.
"Günaydın Hyunjin!!!" Sabahın erken saatleri olmasına rağmen gayet enerjik bir şekilde Hyunjin'e selam verdi Seungmin.

Asansöre bindikten sonra konuştu Jeongin. "Günaydın."

"İyi uyuyabildin mi?" Hyunjin sanki hiç Seungmin yokmuşcasına sadece Jeongin'e odaklanmıştı. Birkaç dakika sonra Seungmin'in dikkatleri üzerine çekmek için öksürmesiyle ona doğru döndü. "Umarım bu köpekçik rahatsız etmemiştir seni Jeongin."

Hyunjin'in söylediği şeye gülmeye başlarken Seungmin'in yanaklarını sıktı ve konuşmaya başladı Jeongin. "Hayır tabii ki!! rahatsız etmedi."

Seungmin, Hyunjin'e 'Gördün mü?' bakışı atarken Jeongin'e döndü. "Birileri sabah sabah benimle uğraşmaya bayılıyor." Hyunjin Seungmin'i sinir ettiği için mutlu bir şekilde gülümserken asansörden inmişlerdi.

Yurdun yemekhanesine geldiklerinde Hyunjin aniden Jeongin'in kolundan tuttu ve kendine yaklaştırdı. "Bir gün bu ani hareketlerin yüzünden öleceğim." Jeongin'in kalbi yeniden deli gibi atmaya başlarken düşünebildiği tek şey buydu.

"Güne seninle başlamama izin verir misin?" Bu neydi ki şimdi? Bir date teklifi mi?? Hayır. Hayır. Hayır. "Ne?" Karşısında öylece donup kalmış olan Jeongin'i kendine gelmesi için sarstı ve güldü Hyunjin. "Beraber kahvaltı yapalım diyorum."

Sarsıntı işe yaramıştı. Panikle gözlerini kaçırdı Hyunjin'den, daha sonra öksürdü ve konuştu Jeongin. "Olur." Hemen yanlarındaki Seungmin Jeongin'in bu hallerine gülmekten onlarla birlikte kahvaltı yapamayacağını söyleyememişti bile.

"Okula erken gitmem gerekiyor birkaç projemi halledeceğim, size afiyet olsun şimdiden!" Seungmin ikisine de göz kırpıp yanlarından ayrılmıştı.

Birkaç dakika içinde kendilerine verilen kahvaltılıkları aldıktan sonra kendilerine oturmak için bir masa buldular. "Bizimkiler de burada oturmak istiyor, bir sorun olur mu?" Oturduktan birkaç dakika sonra arkadaşlarını işaret edip Jeongin'e döndü Hyunjin.

Kafasını iki yana doğru salladı ve gülerek Hyunjin'i cevapladı Jeongin. "Hayır tabii ki! Gelsinler lütfen." Jeongin'den onay aldığı için mutlu bir şekilde arkadaşlarına yanlarına gelmeleri için işaret yaptı Hyunjin.

"Günaydın!" Yüzü tıpkı bir sincaba benzeyen çocuk Jeongin'in yanına otururken diğerleri de masanın farklı bölümlerine yerleşmiştiler.

Jeongin teker teker hepsiyle selamlaştıktan sonra Hyunjin konuşmaya başladı. Önce hemen kendi yanında oturan çilli ve sarı saçlı çocuğu gösterdi. "Tanıştırayım Jeongin, bu Felix. Kendisi Changbin'in müstakbel kocası." Son sözünü söylerken gülmeden edememişti.

Daha sonra Felix'i tanıtırken gösterdiği Changbin'e döndü. "Bu da az önce bahsettiğim Changbin." Hyunjin kendisini gösterdiğinde model gibi poz vermişti Changbin.

Jeongin Changbin'e gülmeye başlarken Hyunjin bu kez Jeongin'in yanında oturan çocuğu göstermeye başladı. "Senin yanındaki eleman da Jisung, kendisi tam bir sincap o yüzden şaşırma garip bir hareketini görürsen."

rewrite the stars, hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin