Yaklaşık birkaç saat sonra diğer arkadaşları da hastaneye geldiler ve hep beraber beklemeye başladılar.
"Jeongin'in ailesine haber vermeliyiz." diyerek endişeyle konuştu ve sessizliği bozdu Chan.
"Öğretmenler çoktan haber vermiş olmalılar." dedi Seungmin. Saatlerdir ağlamaktan göz yaşları kalmamıştı ve kıpkırmızı olmuştu.
Seungmin konuştuktan sonra sinirle ayağa kalktı ve ellerini saçlarından geçirdi Hyunjin. "Bu haldeyken bile biraz olsun umursamıyorlar onu, kafayı yemek üzereyim."
"Sakin ol. Buraya gelmemeleri daha iyi, kavga etmek istemiyorum." Hyunjin'i sakinleştirmek için elini omzuna koydu ve ciddiyetle konuştu Minho.
Hepsi çok iyi biliyorlardı ki eğer Jeongin'in ailesi gelirse özellikle de Hyunjin kendini asla tutamayacaktı.
Aniden doktor odasından çıkan doktorla hepsi doktora döndü. doktorun üzerine yürüdü ve kolundan tuttu Hyunjin. "Durumu nasıl? İyi olacak mı?"
Elindeki raporları inceledikten sonra gözlüğünü düzeltip derin bir nefes verdi doktor. "Kolundaki kesikler çok derindi, eğer birkaç dakika bile geç müdahale yapılmış olsaydı kan kaybından oracıkta ölebilirdi. Ama endişelenmenize gerek yok çünkü neyseki tam zamanında müdahale edilmiş."
Derin bir nefes verdiği sırada birkaç damla göz yaşı aktı gözlerinden Hyunjin'in. "Şükürler olsun."
Doktor, Hyunjin'in tepkisine hafifçe güldükten sonra yeniden konuşmaya başladı. "Gözlem altında tutmak için yarına kadar hastanede kalması gerekiyor, daha sonra çıkabilirsiniz."
"Ne zaman uyanır peki?" Doktor tam gidecekken kolundan tutup durdurdu Changbin.
"Hmm, bünyesinin kuvvetine bağlı ama en geç yarın sabaha kadar uyanmış olur."
Doktor son kez konuşup gittikten sonra Jeongin'in kapısının önüne yaslandı ve ağlamaya başladı Hyunjin. Jeongin'i kaybetmek onun için tüm dünyasını kaybetmek anlamına geliyordu.
Gözlerini kapattı ve biraz rahatlayabilmek için Jeongin'in en sevdiği şarkılardan birisini mırıldanmaya başladı.
"Ya kaderi en baştan yazarsak?"
"Ya benim için yaratılmış olduğunu farz edersek?"
"Hiçbir şey bizi ayıramaz o zaman"
"Bulmam gereken kişi sen olursun.""Bu sana bağlı, bu bana bağlı"
"Kimse söyleyemez bize ne olacağımızı."
"O halde neden yazmıyoruz kaderi en baştan?"
"Belki de dünya bizim olur bu gece..""Hiçbir şey bizi ayıramaz"
"Çünkü aradığım kişi sensin."
"Bu sana bağlı."
"Bu bana bağlı."
"Kimse söyleyemez bize ne olacağımızı"
"O halde neden yazmayalım ki kaderi en baştan?"
"Dünyayı kendimizin yapalım.."Tam Hyunjin şarkıyı söylemeyi bitirdiği an tanıdık üç kişinin içeri girdiğini gördü Hyunjin. Tam o an sinirleri aniden yükselmeye başladı ve ayağa kalktı.
"Oğlum nerede?!" Jeongin'in annesi ağlayarak Chan'ın üzerine koştu içeri girdiği an. Daha sonra arkasından babası ve kardeşi geldi.
"Hyunjin abi!!!" O sırada Jeongin'in kardeşi Yoon içeri girdikleri an Hyunjin'i görüp sevinçle üzerine koştu. Hyunjin ise tam o an bütün sinirini unutup Yoon'a sarıldı sımsıkı. "Bebeğim, özledin mi beni?" Saatler sonra ilk kez Yoon için gülümsemeye çalışarak yanağından öptü ve konuştu Hyunjin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rewrite the stars, hyunin
Fanfictionİkimiz de dışarıda saklanmak zorundayız. Senin bana, benimse sana ait olamadığım yerde.