Saat 03:25.
Çalan telefonunun yüksek sesiyle beraber uykulu gözlerle ellerini yanında duran telefonuna uzattı Hyunjin. Kimin aradığına ve saatin kaç olduğuna bile bakmadan telefonu açıp kulağına götürdü.
"Alo?" Yeni uyandığı için sesi neredeyse hiç çıkamıyordu.
"Hyunjin."
Duyduğu sesle birlikte kapalı olan iki gözünü de açtı ve sesin sahibinden emin olmak için telefonu kulağından çekip kaydettiği isme baktı. Ardından şaşkınca saate göz attığında bir şok daha yaşadıı.
"Jeongin"
Hemen boğazını temizledi ve konuşmaya başladı şaşkınca.
"Jeongin?""Beni tanımadın mı? Hyunjin? Beni tanımıyor musun?" Jeongin'in sesi hiç olmadığı kadar garip geliyordu. Sesi aynı anda hem ağlıyormuş gibi, hem de gülüyormuş gibi geldiği için öylece kalmıştı Hyunjin.
"Ne diyorsun? İyi misin sen?" diye sordu telefondaki çocuğa. Onu neden gecenin bu saatinde aradığını merak etmişti.
"Hyunjin acaba dalgalarla beraber akıp çooook uzaklara gitsem, bana kızar mısın?" İlk başta ciddi olsa bile sonlara doğru gülmeye başlamıştı Jeongin.
Hemen yatağından kalktı Hyunjin. "Jeongin içtin mi sen? Ne saçmalıyorsun? Ne dalgası, ne gitmesi?!"
Telefonun diğer ucundan hafif bir kahkaha duyuldu. "Bilmem, içtim mi ki? Niye içmişim ki? Ben içmem ki Hyunjin. İçmedim ben."
Yeni uyanmıştı ve hâlâ olayın şokunu atlatamıyordu Hyunjin. Kafası karışmıştı. "Bana nerede olduğunu söyle, yanına geliyorum."
Tam ayağa kalkıp üzerini giyinecekken Jeongin'in konuşmasıyla olduğu yerde durdu.
"Bekle." dedi Jeongin durgunca."Sen artık beni sevmiyorsun ki Hyunjin. Bana üzüldüğün için gelmek istiyorsun." Hyunjin kalbinin binbir parçaya ayrıldığını hissederken Jeongin yeniden konuştu.
"Ama biliyor musun, ben hâlâ seni çok seviyorum ve her zaman çok sevdim. Seni asla incitmek istemedim, ama buna mecburdum. Buna mecburum. Çünkü biliyorsun, biz imkansızız. Bu yüzden başka bir evrende, yeniden karşılaşacağımıza söz ver." Hyunjin'in gözleri dolmuştu ve boğazı düğümlenmişti. Fakat Jeongin'in sesi kendisinin aksine hiçte kötü gibi çıkmıyordu.
"Jeongin saçma sapan konuşma! Neredesin çabuk söyle!" Telefonu kulağı ve omzunun arasına koyup hızlıca üzerini giyinmeye başlarken Jeongin'in hafif bir gülümsemesini daha duydu Hyunjin.
Güldükten sonra derin bir nefes vermişti Jeongin. "Deniz var, kum var, bir de küçük bir köpek var ama o da şu an herkes gibi beni bırakıp gidiyor, sanırım o da beni sevmedi."
"Belki de o da diğer herkes gibi benden iğrenmiştir."
Sahiden– Benden iğreniyor musun Hyunjin? Ben iğrenç miyim?"
Ardı arkası kesilmeden konuşmaya devam ediyordu Jeongin. Ve söyledikleri canını hiç olmadığı kadar yakıyordu Hyunjin'in.
"Hayır Jeongin. Değilsin." dedi Hyunjin durgunca. Üzerini giyinmişti ama vücudu kendini kontrol edemiyormuş gibi hissediyordu.
Aniden ağlamaya başladı Jeongin. "Yalan söylüyorsun. Sen de benden nefret ediyorsun. İğreniyorsun, yük olduğumu düşünüyorsun, çirkin olduğumu da düşünüyorsun. Bana her şeyin bittiğini söyledin!!"
![](https://img.wattpad.com/cover/335727658-288-k647773.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rewrite the stars, hyunin
Fiksi Penggemarİkimiz de dışarıda saklanmak zorundayız. Senin bana, benimse sana ait olamadığım yerde.