19.Bölüm Final 2. Kısım

364 22 16
                                    


Müzikle dinlemenizi tavsiye ederim okurken açın lütfen :D


Keyifli okumalar :* <3


Arel, Eliçe ve Burak mekandan çıkarken Burak son kez Arel ve Eliçeyi tebrik etti.

Tam arabalarına yöneleceklerdi ki Alkışlama sesiyle üçüde durdu.

"Hayırlı olsun, sizin adınıza çok sevindim" yapmacık bir gülümsemeyle "Hep mutlu olun" diye ekleme yaptı Barlas.

Arel öfkeyle "Senin ne işin var burada" diye gürledi.

Barlas yapmacık üzüntüyle "Çok kırıldım Arel beni bu mutlu anınızda çağırmadınız, oysa ben senin eski dostundum"

Elindeki bira şişesi ile sarsak adımlarla üç öfkeli yüze yaklaştı Barlas.

Uzun zamandır Areli takip ediyordu, ve yaptığı planıda Ecrin hanımdan masum olmayacak yalanla öğrenmişti.

Arel Eliçeye dönerek "Eliçe arabaya bin" dedi ama nafile Eliçenin itirazı uzun sürmedi.

Arel pes ederek Eliçeyi arkasına aldı.

Barlas kahkaha atarak "Sizin şerefinize" diyip içkisinde kalan az sıvıyı tepesine dikip ardından yere fırlattı.

"Senden nefret ediyorum Arel, benden üstün tutulmandan mükemmel olmandan her şeyinden nefret ediyorum, bana

yaşattıklarını sana ödetmeyeceğimimi sandın?"

Barlas öfkesini kusuyordu Arele karşı.

Pantolunun arkasına sıkıştırdığı silahı alıp Arele doğrulttu.

Eliçe bağırarak Areli çekiştiriyordu.

Arel hayretle "Sen ne aciz birisin öyle Barlas"

"Yerinde olsam ikna edici sözler söylerdim"

Eliçe durmaksızın bağırıp Areli çekiştirmeye çalışıyordu ama Arel her seferinde Eliçeyi arkasına alıyordu.

Eliçe Arelin elinden kurtulup koşarak önüne geçti.

Tabiki Barlasın hedefide Arel değildi...

Fırsat ayağına gelince büyük bir gürültü kopup silah patladı.

Her şey çok ani olmuştu Eliçenin koşması, Barlasın vurması, Arelin bağırması, Barlasın kaçması.

***

Arel beyninden vurulmuş gibiydi o kurşun aslında Eliçeye değil Arele isabet etmişti, ama kalbine.

Eliçeyi yerde öyle görmesi.. şu an hiçbir şeyi idraak edemiyordu.

Hızlıca koşup Eliçeyi soğuk zeminden temas etmekten kurtardı.

Yüzüne yapışan saçlarını özenle geriye attı.

Kanayan yarasına titrek elleriyle bastırdı.

Eliçe tebessüm etti acı çekiyordu her zaman ki gibi çok acı çekiyordu ama ilacı buradaydı, Arel yine her acı çektiğinde

yanında olduğu gibi yine yanındaydı.

Eliçe zor çıkan sesiyle "Sözümü tutamadım sevgilim"

Arelin elleri durmaksızın titriyordu "Şişş" Ellerini Eliçenin dolgun dudaklarının üzerine koyarak "Ko-konuşma sevgilim

lütfen yorma kendini"

Arelin göz yaşı Eliçenin gözünün altına düşmüştü.

Arel ağlıyordu hemde annesinden sonra başka bir kadın için.

"Ambulas çağır hemen" diye var gücüyle Burağa bağırdı Arel.

O sırada Burak hiç beklemeden telaşla ambulansı aramıştı.

Eliçe kendini zorlayarak yavaş yavaş elini kaldırıp Arelin göz yaşını sildi.

"Ne olursa olsun tutamadım sözümü sevgilim hiç bırakmayacaktım oysa seni"

Arel konuşacaktı ama Eliçe susması için elini zor güç kaldırdı "Ben den başkasını sev aşık ol onunla evlen ama ona

papatyadan taç yapma sevgilim. Bu bencillik değil Arel."

Arelin gözlerinin içine aşkla baktı

"Seni severek öleceğim bu güzel bir şey son gördüğüm kişi aşık olduğum adam olacak" diyip tekrar tebessüm etti Eliçe.

Sıcak göz yaşları boynuna doğru yol alıyordu "Bana söz ver sevgilim, her gün beni ziyarete geleceksin, mezarımı

papatyadan taçlarla dolduracaksın tamam mı? Ben sözümü tutamadım ama sen tut Arel"

"Hayır Eliçe hayır, ölmeyeceksin" şiddetle başını iki yana sallıyordu Arel "Bırakmayacaksın beni, bana söz verdin"

Eliçenin alnını, burnunun ucunu, yanağını, dudağını, boynunu, düşen her bir göz yaşını sevgiyle öptü Arel.

"Sakın pes etme"

Eliçenin fısıltıyla söylediği son söz ise "Seni seviyorum sevgilim" olmuştu.

"Lütfen bırakma beni Eliçe, lütfen" Göz yaşlarını sigarayla gizleyen Arel

sevdiği kadın için haykırarak ağlıyordu.

***

Genç adam her gün düzenli olarak geliyordu sevdiği kadının mezarına, her gün papatyadan taç koyuyordu mezar taşının

baş ucuna.

Çok sevdiği papatyalarla donatıyordu sevdiği kadının mezarını.

Sevdiği kadının acılarını dindirmişti, ama kendi acısı ne olacaktı? sevdiği kadının bıraktığı enkaz?

Sevmezdi içmeyi ama dinmeyen, geçmeyen acısına içiyordu hep.

Sarhoşken bile aklından çıkmıyordu ki beş saniye bile unutturmuyordu bu illet aksine sanki gerçekmiş gibi görüyordu sevdiği kadını sanki hiç ölmemiş gibi.

Görmek için içiyordu mesala.

Geçmiyordu işte acıları geçmeyecekti.

Koyu çökmüş gözlerinden bir yaş firar etti.

Özlüyordu hemde deli gibi, saçlarını okşamayı, bağımlılık etkisi yaratan saçlarını içine çekerek öpmeyi, narin

dolgun dudaklarına öpücükler kondurmayı, her sabah uyandığında sevdiği kadını uyandırmaya kıyamayıp izlemeyi.

Sözünü tutmuştu genç adam.

İçki şişesini yere fırlatıp kıvrıldı mezar taşının kenarına sevdiği kadının saçlarını okşuyormuş gibi okşadı toprağı.

"Seni çok özlüyorum sevgilim" diye fısıldadı toprağa, sanki sevdiği kadın duyacakmış gibi...

ArelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin