0.9

36.5K 1.4K 114
                                    

dilenci değilim ama bi günde attığım üçüncü bölümün şerefine  satır arası yorumları alabilir miyim 👉👈

Murat Göğebakan - Öyle Ki Hasretimsin

0.9

"Gökçen, hazırlandın mı kızım ?" diye bağıran anneme merdivenlerin başından "Geliyorum beş dakikaya." diye bağırdıktan sonra odama doğru koşum son defa aynadaki görüntüme baktım. Üzerimde bordo renginden dizimin bir parmak yukarısına kadar gelen kalp yaka uzun kollu bir elbise vardı. Aile arasında olacak bir isteme için tam manası ile hazırdım.

Bugün Gökhan ve Buğlem'in hem istemesi hem de sözü vardı. Kalabalık gitmeyeceğimizi söylesek de üç aile gidiyorduk buna rağmen küçük bir kafe kiralamışlardı çünkü Buğlem'in kendi ailesi de kalabalıktı. Yağız abi ve Asiye babaanne dün gelmişlerdi Karadeniz'den, annem yanlarına gitse de ben stajım olduğu için yorgunluktan zor zor kendimi eve atabildiğim için hiçbir yere gitmemiştim.

Tabanlarının temiz olduğundan emin olduğum siyah tek bant topuklu ayakkabılarımı da giyince masamın üzerinden telefonumu alıp el çantamın içerisine koydum.

Merdivenlerden indiğimde görmeyi beklediğim manzara koltuğa oturmuş kolundaki tansiyon aletine babam değildi. "Baba," dedim hızla yanına doğru koşarak. "ne oldu ?"

Babamın başında ayakta bekleyen annemin suratı yeşil şalının rengi açtığı için midir yoksa korkudan mı beyazladığını anlayamadım bir şekilde babama bakıyordu. "Yeme dedim Yusuf sana, o son şekerpareyi yeme dedim." diye söylenmeye başladı.

"Hanım, şeker mi bu tatlı yemekle yükselsin ?"

"Babam, doktora gidelim kalk." dediğimde "Yok, dil altımı getirin yeter." diye bizi geçiştirdi.

Annem masanın üzerindeki ilaç kutularına uzanıp içerisinden bir adet dil altını alıp babama verdi. "Bir şeyim kalmaz şimdi."

Odanın içinde yankılanan telefon sesiyle annem tekli koltuğun üzerinde duran telefonunu aldı ve bize açıklama yaparcasına "Gülcan arıyor." dedi ardından da aramayı yanıtladı.

Tansiyonu yükselen babam yavaş yavaş daha iyi bir hale geliyor olacak ki kafasını kaldırıp önce beni süzdükten sonra beğenmezcesine suratını buruşturduğunda güzel göründüğüme emin oldum. Babam çok kıskançtı, güzel olmamız onun moralini bozuyordu.

"Yok, Gökçen kullanır arabayı geliriz biz." diyen annem bana baktıktan sonra onaylarcasına başımı salladım. Manuel ehliyeti boşuna tekte almamıştım.

"Yok, Gülcan gerek yok." diyen Gülcan teyze sanırım onlardan biriyle gitmemiz için ısrar ediyordu ama ben arabayı kullanabilirdim. Kimseye yük olmamıza gerek yoktu."İyi madem, çıkıyoruz beş dakikaya." dedikten sonra aramayı sonlandırdı.

"Baba, doktora götüreyim mi? Bak emin misin, iyi misin ?"

"Abartmayın." dedikten sonra ayaklandı babam.

Babamı ikna edemeyeceğimi anladığımda "Arabanın anahtarı nerede ?" diye sordum.

"Gerek yok araba anahtarına," diye lafa atladı annem. "Boşta araba varmış, biz Mesudeler ile gideceğiz."

"Bizim hayırsız nerede ?" diye bu sefer babam sorduğunda erkek kardeşimden bahsettiğini üçümüz de biliyorduk.

"Berkecan'la Selim'in yanında onlar." dedi annem. Daha fazla konuşmanın anlamsız olduğunu bilerek hepimiz askılıktan kabanlarımızı alıp giydik ve dışarıya çıktık. Bizim çıkmamızla sokağın başındaki evden çıkan Yağız abiyi gördüm, üzerinde beyaz bir gömlek vardı. Zayıflamış olduğunu bu uzaklıktan bile anlayabiliyordum "Hadi Gökçen." diyen annemle daldığım yerden çıkıp karşımızdaki eve doğru yürümeye başladım.

Yağız Yerin GökçeniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin