Kıraç - Kan ve Gül1.1
"Hanımefendi endişenizi anlıyorum bakın ama," diye başladığım cümle karşımdaki kadın tarafından hızla kesildi. "Saçını çekmişler benim çocuğumun ya vursalardı ?"
"Bakın zaten saniyesinde ben bizzat müdahale ettim, endişelenecek bir şey söz konusu değil." Bir haftadır annem ve Yağız abiden kaçmamın üzerine bir de dün stajda çocukların kendi aralarında oyunca kavgasına tutuşmaya başlamasıyla dolup taşacak hale gelmiştim. Çocuktu onlar elbette kavga edeceklerdi birbirlerine zarar vermedikleri sürece toplum içinde yaşamaya böyle böyle adapte olacaklardı lakin bunu karşımdaki kadın anlamıyordu. Çocuklarını fanuslara kapatamazdık ya.
"Siz kesin karşılarına geçip telefonla oynuyorsunuz da bizim çocuklarımıza bakmıyorsunuz! "
"Hanımefendi," dedim sakinliğimi bozmamaya çalışarak. Yetkili diğer öğretmen neredeydi bilmiyordum ama bir an önce ortaya çıkmazsa sakinliğimi korumayacaktım. "lütfen asılsız ithamlarınız ile beni suçlamayın.Kızınız zaten sizden zor ayrıldığı için kreşe gelmek istemiyor, belki olayı biraz büyütmüş olabilir."
Çığlık atarcasına "Ne ?" diye bağıran kadın ile okul bahçesindeki birkaç göz bize dönmüştü. İnsanlarla anlaşması çok zordu. "Bir de sabi sübyen çocuğumu yalancılıkla mı suçluyorsunuz ?"
Kamera neredeyse hemen çıkmalı ve ben el sallamalıydım, bu konuşmanın kamera şakasından başka bir şey olmasının imkanı yoktu.
"Ya, " dedim artık ben de sinirlenmeye başlayarak. "kızınız da bir şey yok. Saniyesinde müdahale edip diğer çocuğun velisini de uyardım siz neden anlamak istemiyorsunuz ?"
"Bir de bana hakaret mi ediyorsunuz ?" diyen kadın ile oturup yere ağlamak üzereydim. Benim de annem gelip bu kadına haddini bildirsin, diyecektim ağlamalarımın arasında.
"Gökçen," diye karşıdan gelen Cem müdür ile işlerin artık daha da büyüyeceğini düşünüyordum. "size dün bahsetmiştim bir olaydan Cem Bey hatırlarsanız ?" diye sormamla Cem Bey onaylarcasına kafasını salladı. Dün staj çıkışı Cem Bey ile karşılaşıp ayaküstü bir sohbet gerçekleştirmiş olmam sanırım benim şansımdı yoksa adamın da hiçbir şeyden haberi olmayacak belki de bu veliye inanacaktı.
Kadın benim açıklamama daha izin vermeden "Çocuğumun başına ya bir şey gelseydi ?" diye benden daha yetkili gördüğü için müdüre doğru döndü.
Cem Bey ise kadına cevap vermeden önce bana dönüp "Gidebilirsin sen Gökçen" dediğinde derin bir nefes verdim. Evime gitmek istiyordum. Sabahtan okula gidip derse girmiş ardından da staja gelmiştim, yorgunluktan düşüp bayılmak üzereydim.
"İyi akşamlar Cem Bey." dedikten sonra hızla yanlarından ayrıldım. Umarım stajıma son vermezlerdi. Önceden öğretmenlere duyulan bir saygı vardı, eğitimci olduğumuz için bizlere saygı duyuyorlardı ama şimdi ortalık öyle bir duruma gelmişti ki bırak eğitimci olduğumuz için bizlere saygı duyulmasını insanlar kendilerine bile saygı duymuyorlardı.
Bir anneye çocuğunun suçlu olduğunu, bir babaya çocuğunun bir konuda yeteneksiz olduğunu anlatmak imkansız gibiydi. Sosyal medya sayesinde herkes bilgilere kolaylıkla uğraştığı için kendilerini bu işin eğitimini almış insanlarla bir tutuyorlardı.
Söylene söylene okulun bahçesinden çıktığımda arabasının kaputuna yaslanmış sigarasını içen bir Yağız abi görmeyi beklemiyordum. Bir tek o eksikti! Sözün üzerinden bir hafta geçmişti ve ben onunla karşılaşmamak adına elimden ne geldiyse yapmıştım. Bir tek onunla da değil, annemle de ikili diyaloglardan kaçınmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yağız Yerin Gökçeni
General FictionMahalle hikayesi. Tamamlandı. "Gökçen," dedi içli içli. "yanıyorum görmüyor musun da." Sıcak nefesi eğildiği için dudaklarıma vurmaya devam ederken siyah olan gözlerinin yoğunluk ile daha da karardığının farkına vardım. Uzaklaşmam gerekiyordu, uzakl...