bölüm bir

464 45 24
                                    

Dün akşam telefonda görüştüğüm Eddie ile bir restorana gelmiş, konuşmak için burayı seçmiştik. Garson bize ne istediğimizi sorduğunda Eddie hiçbir şey istememiş, ben ise bir bardak soğuk su istemiştim. Şimdi o bardaktan küçük yudumlar alırken Eddie'nin mavi gözleri üzerimdeydi.

"Bitirecek misin artık?" diye sorduğunda geldiğimizden beri su içtiğimi, fakat küçücük yudumlar aldığımdan dolayı bardağın yarısına zor ulaştığımı daha yeni fark ediyordum. "İstersen daha sonra da buluşabiliriz? Su içmek senin için daha önemli değilse elbette."

Gözlerimi devirerek bardağı masaya bıraktım ve arkama yasladım. "Yapma ama Eddie. Bende bu sırada senin konuşmanı bekliyordum." Tekrar bardağa uzanacakken Eddie benden önce davrandı ve yarım bıraktığım su bardağımı alarak kafasına dikti.

"Burada garip anılarım var." dedi bitirdiği bardağı sertçe masaya bırakarak. Arkasına yaslanarak elinin tersiyle ıslak dudaklarını sildi. "Neden buluşmak için burayı seçtin?"

"Çünkü öyle istedim," deyip omuz silktim. "Ayrıca burada garip anılarının olduğunu biliyorum çünkü bende yanındaydım." Derin bir nefes aldıktan sonra, "Artık bana şu roket meselesini anlatacak mısın?" diye sordum oldukça bıkkın bir ses tonuyla.

Ellerini masanın üzerinde birleştirerek parmaklarını iç içe geçirdi ve gözlerini benden ayırdı. Uzun bir süre konuşmayıp, donuk bakışlarıyla kalınca onun içindeki varlık ile konuştuğunu anladım. Bu durum eskiden her ne kadar sinir bozucu gelse da şimdi duymadığım konuşmaları merakımı kabartıyordu.

"Carlton Drake'in bir kardeşi var." dedi en sonunda gözlerini gözlerime dikerek. "Evet, bir kardeşi var ve herif tam bir hafta önce ortaya çıktı. Ve tahmin et amacı ne?"

Histerik bir şekilde gülerek, "Kardeşinin işini devam ettirmek." dedim. "Başka ne olacak?"

"Bir haftadır şirketin başında." diyerek sesini alçalttı ve masaya doğru eğilerek gözlerimin en derinlerine baktı. "Carlton Drake öldü diye Vakıf'tan ayrılan birçok çalışanı geri döndü. Adam gelir gelmez işi öyle bir ilerletti ki o iki simbiyot için testleri başlattığına eminim."

"İki simbiyot?" derken kaşlarım çatılmıştı. Bende onun gibi hafifçe masaya eğilmiş, sesimi alçaltmıştım. "Riot öldü, Venom sende. Geri kalanları imha ettiklerini sanıyordum."

"Bende öyle sanıyordum." diye mırıldandı düşünceli bir ifadeyle. Bir süre söyleyip söylememesi gerektiğini Venom ile tartışarak kararlaştırdığını anladım çünkü yine gözleri donuklaşmıştı. "Onun fazla gelişmiş hislerini biliyorsun. Birkaç gün önce Yaşam Vakfı'nın yakınlarındaydım ve Venom bana diğer iki simbiyotun hâlâ orada olduğunu hissettiğini söyledi."

"Vay canına..." diye fısıldayarak sırtımı tekrar arkama yasladım. "Carlton Drake'in daha önceden uzaydan getirdiği dört simbiyottan ikisi hâlâ dururken neden yenilerini getirmek istiyor peki?"

"Bilmiyorum!" Dirseklerini masaya yaslayarak başını eğdi ve parmaklarını saçlarının arasından geçirdi. "Ama roket fırlatacak ve bu roket sıradan bir roket değil, Ash. Kardeşinin yolundan gidiyor... ya da ondan daha kötü olmak için büyük adımlar atıyor."

Derin bir nefes alarak kollarımı göğsümde birleştirdim ve başımı sağ omzuma doğru eğerek kısık gözlerle onu inceledim. Hâlâ dirsekleri masaya yaslı, başı eğik ve parmakları saçlarının arasında dolanıyordu.

"Peki benden ne istiyorsun?" diye sordum en sonunda. "Telefonda sana yardım edebilecek tek kişi olduğumu söyledin... Sana bu konuda nasıl yardım edebilirim?"

Fated | Eddie BrockHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin