Söylediğim cümle üzerine ilk başta Eddie'nin kaşları çatıldı. Benden ayrılmak istemiyormuş gibi bir süre bekledi ve yakından gözlerime bakmayı sürdürdü. Gözlerinin mavisi beni etkisine alıyormuş gibi hissettiğimde dudaklarımı aralayarak nefesimi yavaşça verdim.
Kırık kapsülden simbiyot ağır ağır dışarıya doğru sızmaya başlıyordu ve biz bir türlü birbirimizden ayrılamıyorduk.
"Eddie." diye mırıldandığımda gözlerini güçlükle dudaklarımdan ayırdı ve kollarını benden çekerek yavaşça uzaklaştı.
Tekrar ağacın dibindeki kapsüllere gözlerimi çevirdiğimde o da başını oraya çevirdi. "Siktir." Hızlı adımlarla yanımdan uzaklaşarak kapsüle doğru ilerledi ve önünde diz çökerek bir elini kırık yere doğru uzattı.
Eddie'nin uzattığı elinden Venom'un yapışkan, siyah ve sıvımsı dokusu uzayarak kapsülün camını sardı ve içi görünmeyecek kadar yapışkan siyahlığını kapsülün etrafına yaydı. Bu sayede kırılmış cam aralarından sızmaya başlayan sarı renkli simbiyot görünmez olmuştu.
"Onu ne yapacağız?" diye sordum Eddie'ye doğru ilerleyerek. Sırtı bana dönük bir şekilde yerde diz çökmüştü. "Onu bir yere hapsetmemiz lazım yoksa kaçabilir."
Eddie'nin, "Haklısın." dediğini yarım yamalak duyabildim çünkü bunu oldukça kısık bir ses tonuyla söylemişti. Hâlâ sırtı bana doğru dönük bir şekilde yerde diz çöken Eddie'ye doğru küçük adımlarla ilerledim. Bu sessizliğinden yola çıkarak Venom ile konuştuğu kanısına varmıştım.
"Eddie?" diye seslendim titreyen sesimle fakat bir cevap vermedi. Gözlerimi ormanın içinde gezdirerek nerede olduğumuza baktım. Yaşam Vakfı'nın onlarca güvenliği bizi ormana kadar kovalamışlardı fakat Venom'un süper hızı nedeniyle onları çok çabuk arkamızda bırakmıştık.
Şu anda da bir ormandaydık fakat bu ormanın, bizi kovaladıkları orman olup olmadığından emin değildim.
"Neredeyiz?" diye sorduğumda hiç beklemediğim bir anda Eddie, Venom ile yer değiştirerek ortalıklardan kayboldu. Bana bir dağ kadar büyük ve geniş sırtını dönen Venom'u gördüğümde istemsizce birkaç adım geriye gittim.
"Planımızın kilit noktası sensin," dedi Venom o kalın, hırıltılı ve erkeksi sesiyle bana dönerek. "Simbiyotları bu kadar erken çalmayı planlamıyorduk...Ama herşey planımızın dışında gelişti."
"Bu da ne demek oluyor?" diye sordum kaşlarımı anlamsızca çatarak. "Bir plan değişikliği mi yaptınız yoksa?"
"Hayır," dediğinde ağzının kıvrımına takıldı gözlerim. Onlarca dişleri vardı, hepsi en az bir jilet kadar keskindi ve uzunlardı. Ağzının içindeki dili ise o kadar uzundu ki ürpermeden edemiyorum. "Planımız bize uymuyorsa, bize uymasını sağlayacağız."
Dediklerinden hiçbir şey anlamamıştım. Tam yeni bir soru soracaktım ki hâlâ bir eliyle sarıp sarmaladığı kapsülü dehşet bir hızla havaya kaldırdı ve sertçe yere vurdu. Bunun üzerine kapsülden ellerini çektiğinde parçalanan kapsülden sarı bir simbiyot çıktı.
Korkuyla ufak bir çığlık atarak geriye doğru adımlamaya başladım. "Ne yaptın sen?!" diye haykırdığımda sarı renkli simbiyot yolunu bulmuş gibi bana doğru ilerlemeye başladı. "Venom, Venom! Tanrı aşkına, durdur şunu! Beni öldürecek!"
Ona bağırıp çağırıyordum fakat beni zerre dinlemiyordu. Heybetli bedeniyle bir ağacın önünde durmuş, öylece bana bakıyordu.
Gözlerimi ondan alarak birkaç metre önüme çevirdim. Sarı renkliydi. Yapışkan bir sıvı kütlesiydi ve kapsülünden çıkmayı başarabilmişti. Daha doğrusu Venom onun kapsülünü parçalayarak çıkmasını sağlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fated | Eddie Brock
FanfictionCarlton Drake ve Riot öldükten sonra sorunların ortadan kalktığını düşünen Eddie, artık kişisel hayatına odaklanmak istediğinde kaderin zehirli ağları yolunu kapatmak adına ilk düğümlerini atmaya başlamıştı. Carlton Drake'in kötücül kardeşi Calvin D...