bölüm on yedi

264 32 1
                                    

O ormanda, Ivona içime karıştıktan ve ben hayatta kaldıktan sonra SWAT ekibi bizi bulmuş, kapsülü de alarak oradan kaçmıştık. İçten içe hep kalan son simbiyota ne olacağını merak etmiştim. Eddie onu ormandaki evin bodrumuna saklamıştı.

Daha sonra ise bir gün Eddie yanında bir adamla çıka geldiğinde ilk başta anlamamıştım o adamın bir konak olacağını. Tanner Anson, Eddie'nin bir arkadaşıydı ve kalan son simbiyot Xenos için konak olmaya gönüllü olmuştu.

Herifin ölüp ölmemesi umrunda değildi. Sadece bize yardım etmek istiyordu. Ve bu fedakârlığı yüzünden şans yüzümüze gülmüştü. Xenos onun içine girdiğinde uyum göstermişti ve işte sonuç buydu. Üç simbiyot taşıyıcı olarak planlar kurmuştuk.

Koyu mavi ve beyaz tonlarındaki Xenos, uzay roketinin yanında durunca herkesin şaşkın olduğuna adım kadar emindim. Kimse karşısında konaklı iki simbiyot görmeyi beklemiyordu.

Yeşil bir düğmeye ilişti gözüm. Üzerinde bir megafon simgesi vardı. Birazdan ona basacaktım ama Venom'dan işaret beklemem gerekiyordu.

Bir süre sonra Venom durduğum yere baktığında ve hafifçe başını salladığında gülümseyerek yeşil düğmeye bastım ve sağ tarafımda kalan mikrofona yöneldim. "Ne konuştuğunuz hakkında hiçbir fikrim yok ama Venom'un etkileyici şeyler söylediğine eminim." dediğimde sesim dışarıdaki alanda yankılandı. SWAT ekibinden elliye yakın, belki de daha fazla adam etraflarına bakındı. "Ah, ne kadar aptalsınız. Etrafınızda olsaydım sesim böyle mi gelirdi?"

Resmen hepsi aynı anda bir aydınlanma yaşayarak durduğum yere bakınca gülümseyerek camdan onlara el salladım. "Şimdi, söyleyeceklerimi iyi dinleyin," diyerek tekrar mikrofona eğildim. "Öncelikle biriniz bile silahlarınıza elinizi sürmeyeceksiniz. Ve evet Treece, sana da söylüyorum. Sonucunda ya ölürsünüz ya da hayatınızı karartacak bilgiler haber gazetelerinin eline düşer. Siz bilirsiniz."

Pek etkili bir tehdit olmadığının farkındaydım ancak Tanrı aşkına, ben insan tehdit etmesini nereden bilebilirdim ki? Hayatımda hiç kimseyi doğru düzgün tehdit bile etmedim.

"Hepiniz sırtınızı rokete dönün." dediğimde kimse sırtını dönmedi. "Yoksa Calvin Drake ölür." Hepsi bu sefer rokete, dolayısıyla da Venom ile Xanes'e sırtlarını çevirirken yönlerini içinde olduğum binaya çevirdiler. "Şimdi hepiniz dizlerinizin üzerine çökün."

Konu Calvin Drake'in hayatı olunca beni ikiletmediler çünkü patronlarının ölüsünden de dirisinden de korkuyorlardı. Onlarca adam tek bir cümlemle dizlerinin üzerine çöktüklerinde dudaklarımda keyifli bir gülümseme belirdi, bu iş hoşuma gitmeye başlamıştı.

"Yerinizden kıpırdarsanız, ölürsünüz." Zaten öleceklerdi. Kıpırdasalar da, kıpırdamasalar da.

Benim konuşma görevim sona erdiğinde tekrar yeşil tuşa basarak mikrofonu kapattım ve merakla olacakları izlemeye başladım.

Venom, roketin tepesinden zıplayarak yere atladı. Kocaman ayaklarıyla dizlerini kırarak zemine bastığında sağ elinde oyuncak tutar gibi tuttuğu Calvin Drake'i Xenos'a uzattı. Ve Xenos da sanki ona oyuncak vermişler gibi hızlıca patronumu alarak uzun dilini yüzüne yapıştırdı.

Daha sonra Venom bana kafasıyla ikinci kez işaret vererek roketin arkasına geçti. Her iki elini de roketin demirine yasladığında hızlıca en büyük, kırmızı düğmeye bastım. Roketin altından dumanlar yükselmeye başladığında Venom iki eliyle koskoca roketi havaya kaldırdı.

Bunu yapacağını zaten biliyordum ama kanlı canlı görünce gözlerim istemsizce büyüdü. Dik duran roketi elleriyle yana çevirdi. Roketin altı, yani o dumanlarla alevlerin çıktığı kısım karşıdaki onlarca arkası dönük olan adama çevrildiğinde yan taraftaki kolu aşağı indirdim ve şovu izlemeye devam ettim.

Fated | Eddie BrockHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin