bölüm on altı

302 33 1
                                    

Bulunduğumuz yer oldukça ıssızdı. Büyük bir ormanı aşmış, daha sonra da varmak istediğimiz yere ulaşmıştık. Yaşam Vakfı'na ait uzay üssü olan Electra Grable uzay üssüne yaklaştığımız an Venom ile Ivona'nın keskin sezgilerini dinleyerek uzak bir mesafede gizlenmiştik.

Eddie, bileğindeki saati kontrol ederken, "Calvin Drake'in buraya ulaşmasına yaklaşık yirmi dakika var." dedi. Başını kaldırarak bana baktı. "Ne yapacağını hatırlıyorsun, öyle değil mi?"

Başımı salladım. "Evet." İleriden gelen gürültülü bir sesle ikimiz de aynı anda oraya baktık. Arkası açılmış bir tırdan indirilen, ne olduğunu bilmediğim metal şeylerden bazıları yere düşmüştü ve büyük bir gürültü çıkmıştı.

"Bir işi bile beceremiyorsunuz aptal herifler!" diye haykıran kişiye baktım. Bu, Yaşam Vakfı'nın güvenlik şefi Roland Treece'di. Bizden epey uzak olmalarına rağmen öfkeden köpüren ifadesi belli oluyordu. Kel kafası terden parlıyordu.

Treece, onları öfkeyle azarlamaya devam ederken Eddie dirseğimin iç kısmından tuttu. Bakışlarımı ona çevirdiğimde konuşmaya başladı. "Zamanı geldi. Gitmen gerekiyor. Bunu yapabileceğine inanıyorum."

Sözlerine karşılık gülümsedim. "Yapacağım." Üzerime eğilerek dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Kalbimde ani bir hız artışı oluştuğunda kısa öpücüğüne karşılık verdim. Ayrıldığımızda, son kez gözlerine baktım ve ona arkamı dönerek uzay üssüne doğru ilerlemeye başladım.

Bir yandan da ağlamak için kendimi zorluyordum. Buraya gelmeden önce üstümü başımı yırtmış, etrafıma çamur sürtmüştüm, saçlarım korkunç bir hâldeydi. Biraz sonra, uzun çabalarım sonucu ağlamaya başladığımda sefil bir hâlde göründüğüme emindim.

Büyük ve oldukça geniş tesisin beş yüz metre kadar önündeki uzay üssüne doğru ilerlerken fark edilmeye başlamıştım. Etrafa gizlenen ve açıkta olan SWAT ekipleri ellerindeki silahları bana doğrulttuklarında Roland Treece, çattığı kaşlarıyla hızlıca bana doğru yürümeye başladı. Aynı zamanda ağır silahını bana doğrultmuştu. "Yürümeyi kes! Dur orada yoksa seni vururum!"

Dediğini yaparak olduğum yerde durdum ve ağlayan ifademle ellerimi havaya kaldırdım. İyice bana yanaştığında "Lütfen beni ondan kurtarın." dedim ağlayarak, cevap olarak karnıma sert bir tekme attığında geriye doğru düşerek yere yığıldım.

"Bu o!" diye haykırdı Roland Treece başını çevirip SWAT ekiplerine bağırırken. Bir anda onlarca özel kıyafetli, eli silahlı olan adamlar bizim tarafımıza koşmaya başladılar. Tedirgin olsam da bunu gözlerime yansıtmamaya çalıştım.

İki adam gelip kollarımdan tuttu. Diğer hepsi silahını bana doğrultmuş durumdaydılar. Bu kadar silahın hedefinde olmak gericiydi. Yine de rolümü bozmayarak ağlamaya devam ettim. Beni tesise sürüklediler. Birkaç kat yukarıya çıktıktan sonra koridorda ilerledik. Bu süre boyunca kimse ağzını açmadı ama Roland Treece telsizinden birilerine emirler verip duruyordu.

Karanlık, mahzene benzeyen, küçük bir odaya girdik. Odanın ortasındaki demir sandalyeye fırlatırcasına savurdu biri beni. Sırtım sızlarken dişlerimi sıktım. Birkaç adam hem ellerime hem de ayak bileklerime sandalyenin özel, kalın kelepçelerinden takarken gözlerim güvenlik şefinin üzerindeydi.

Ben, Roland Treece ve yedi kişi dışında odada kimse yoktu. Diğerleri kapıda nöbet tutmuş olabilirlerdi ya da geri işlerine dönmüş de olabilirlerdi. Bu umrumda değildi.

Roland bir süre sefil hâlimi inceledi. Bir eliyle silahını tutmaya devam ederken öbür elini kaldırıp çenemi kavradı. Başımı sağa sola eğip yüzümü inceledi. "Eddie Brock ve simbiyot Venom ile iş birliğinde misin?"

Fated | Eddie BrockHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin