bölüm on beş

335 30 16
                                    

uyarı: bu bölüm detaylı cinsel
içerik barındırmaktadır.

-

"Benden tiksiniyor musun?"

"Hayır."

"Beni istiyor musun?"

"Hayır."

"Beni kabullenme ihtimalin var mı?"

"Hayır."

"Peki benim bu soruların cevabını zaten bildiğimi biliyor musun?"

"Evet — bekle, ne?" Kaşlarımı çatarak saçlarımı havluyla kurutma işlemine son verdim ve aynadaki yansımama baktım. "O hâlde neden bu sorularla beni meşgul ediyorsun? Başka işin yok mu?"

"Başka işim mi?" Komik bir şey söylemişim gibi derinden gelen, hırıltılı bir sesle gülercesine nefesini verdiğinde içim tırmalanmış gibi irkilerek elimdeki havluyu dizlerimin üzerine bıraktım ve tarağa uzandım. "Ben anlayışlı bir simbiyotum. Eğer ki sen izin verirsen birlikte harika işler yapabiliriz."

Alayla güldüm. "Anlayışlı olmaya devam et ve bu fikri unut." Saçlarımı yavaşça taramaya başladığımda sessizliğine karşılık rahatlamam gerekirken hafiften meraklanmıştım. Acaba alınmış mıydı?

"Alınmadım."

"Kes şunu artık! En özel alanım olan zihnimden uzak dur seni pis uzaylı!"

"Saygısız."

Odanın kapısı tıklatıldığında onunla tartışmaya bir son vererek bakışlarımı kapıya çevirdim. "Akşam yemeği hazır." diyen Eddie kapının aralığından başını uzattı. Hâlâ çatılı kaşlarımla ve düzensiz nefes alışverişlerimle başımı sallayarak "Tamam, geliyorum." diye yanıtladım onu.

Bir süre tartan gözlerle beni inceledikten sonra kapıyı kapatarak gitti.

"Bu kadar katı olmak zorunda değilsin." Gözlerimi devirerek elimdeki tarağı masaya bıraktım ve ayağı kalktım. Yine aptal nasihatlerine başlıyordu ve onu çekebileceğimi sanmıyordum. "Eddie ve Venom sadece dünyayı kurtarmak istiyor Ashley. İkinci defa."

Bir kurutma makinesi bulamadığım için nemli kalan saçlarımı açık bırakmayı tercih ederek odadan çıktım ve koridorda sessizce ilerledim. Ivona'ya bir cevap vermezsem belki benimle konuşmayı keserdi.

Merdivenlerden zemin kata inerken burnuma dolan kokularla aç olduğumun yeni farkına vardım. Ne kadar bunu Eddie'ye söylemesem de lezzetli yemekler yapıyordu ve bende her seferinde iştahla yiyordum.

Mutfağa yöneldiğimde Eddie elindeki şarap şişesiyle kadehleri dolduruyordu. Yemeği büyük masaya kurmak yerine ada tezgâhına kurmuştu. Hızlıca taburelerden birine oturdum ve doldurduğu kadehe uzandım. Tüm ihyacım olan şey buydu sanki.

"Ash..." diyerek dikkatimi üzerine çektiğinde şarabımı yudumlamaya devam ediyordum. Göz ucuyla ona baktım. "Bunun için hâlâ hazır olmadığını bilsem de artık harekete geçmeliyiz."

Şarabım bitene kadar konuşmadım. O da beni anlayışla karşılayıp üstelemedi ve sessizce durup vereceğim tepkiyi bekledi. Boş kadehi dudaklarımdan ayırıp sertçe tezgâha çarptığımda önümdeki yemek tabaklarına hoşnutsuz bakışlar atıyordum çünkü iştahım kaçmıştı.

"Ne yapacağız?" Sorum oldukça açık ve sadeydi. Bir cevap beklercesine gözlerimi ona çevirdim.

"Önceki seferde ne olduğunu sana anlatmıştım. Sanırım yine öyle olacak ama bu sefer karşısımızda bir Riot olmadığı için kendimizi şanslı saymalıyız." diyerek beceriksizce güldü.

Fated | Eddie BrockHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin