39- Yarış ve Kaza(n)

30.1K 3.7K 1.5K
                                    

Medyada yapay zekanın Semih çizimi var, uzun zaman önce Umut çizdirmişti. Benim aklımdaki Semih'i andırıyor.

Pera - Ağla

Kafamı biraz kaldırdığım takdirde karşılaşacağım o bakıştan korkuyordum. Geçmişimin yakamı hiç bırakmama ihtimalinden korkuyordum. Hatalarımın çarptırılarak yüzüme vurulmaya devam etmesinden, insanların diline düşmekten... Her şeyden.

İçten içe titriyordum. Bana kalırsa damarlarımdaki kana kadar titriyordum ama dışarıdan bakan bir göze göre kaskatı gözüktüğümden de emindim. Zihnim buralardan çok uzaktı. Keşke bedenen de buradan uzak olabilseydim. Keşke her şeyin başladığı o ilk ana dönseydim.

Gamze'yle Kubilay'ın sevgili olduğu zamanlarda onlarla beraber buluşmasaydım. Ortamda Kubilay'ın bir tanıdığı olmasaydı. O tanıdık, bana ilgi ve alaka göstermeseydi ve ben o şerefsizden hoşlanmasaydım.

Doğum gününde onun evine gitmeseydim.

Keşke. Keşke. Keşke.

"Irmak?" diyen Semih'in sesiyle korkarak başımı kaldırdım. Endişe. Karşılaştığım ilk duygu buydu. Gözlerimde nasıl bir ifade görmüştü, bilmiyordum ancak göz göze gelişimizin ardından gri yeşil gözleri öfkeyle Kubilay'a dönmüştü.

"Senin o gevşek ağzının yaylarını sikerim, defol git buradan."

"Bana artistlik taslayacağına seni tüm rezilliklerinden habersiz bırakıp enayi durumuna düşüren sevgiline kız bence." Alayla güldü. "Ne güzel iş ya, şehir dışından yeni döndüğü için yediğin haltlardan haberi olmayan çocuğun gözünü boyuyorsun resmen. Bu ne ikiyüzlülük?"

"Bu konuda konuşacak son insan bile değilsin," dedim buz gibi bir sesle. Çenemi kaldırarak Kubilay'a baktım. "İsteseydim senin de gözünü boyamama seve seve izin verecektin, hatırlatırım."

Lafları karşısında utanmamı, sıkılmamı ve susmamı bekleyen Kubilay, karşı atağımla buz kesilirken Semih'in bakışlarını yüzümde hissetmiştim. Ona bakarsam kendimi bırakırdım. Kendimi şu anda bırakamazdım. Aylardır uğradığım hakaretlere karşı içten içe yıkılsam da hep dik bir duruş sergilemiştim.

İnsanların hakkımdaki düşüncelerini önemsemezdim. Özellikle bana gerçekten ne olduğunu sormayan insanlara kendimi yorup, tüketip gerçekten yaşananları anlatacak değildim. Çünkü inanmayacaklardı. Sadece boşa zaman kaybıydı. Yapabileceğim tek şey küçümseyen bakışlarına karşı dik durarak onlara etkilenmediğimi göstermekti. İçimde olup bitenlere karşın dışımdan bu şekilde yansıtabilmek benim için yeterliydi.

Ama çok yorulmuştum.

Uzun zamandır bu olayın kalıntılarıyla karşılaşmamıştım, zaten unutmak istediğim bir şey olduğu için de aklıma getirmemek için fazlasıyla savaşmıştım. Başarılı olmuştum. Ta ki Semih, onun evinde gözlerimin içine bakarak eski ilişkimde başıma ne geldiğini sorana kadar...

Düşünmekten kaçtığım her şeyi zihnimde bir odaya doldurmuş, Semih'in sorusuyla da kendimi o odada kilitli kalmış bir şekilde bulmuştum.

"Aldın mı cevabını yavşak herif?" dedi Semih alayla. Parmakları bileğimi sararken başka hiçbir şey söylemedi. Ağzının payını verdiğim Kubilay da söyleyecek başka bir şey bulamadığında Semih, beni boğan bu ortamdan hızlıca çekip çıkarmıştı.

14 ŞUBAT SENDROMUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin