4.Bölüm - Mesafe

3.1K 119 20
                                    

Ahves'in dudaklarının dudaklarımdan çekilmesiyle yumduğum gözlerim aralanmıştı. Gözleri ile kesişen gözlerim anın yoğunluğu ile dolu doluydu. Elinin belimden ayrılışını hissederken kalbimin atışı kulaklarımı dolduruyordu. Yanağımda hissettiğim avucun parmak uçlarını ensemde hissedebiliyordum. 'Ağzımı ağzına dayayarak hayatını içmek istiyorum, Kaolin.'

Fısıldayışı ile ilk kez duyduğum hitapla anlamadığımı belli ederek yüzüne baktım. Utancımdan konuşamıyordum yoksa ona ne demek istediğini sormayı çok isterdim. Kolundaki elim tutuşunu gevşetirken yanağımdaki eli hareket etti.

'Kaolin taşı, nadir bulunan önemli bir kil taşıdır. Bizim buralarda bulunur, genellikle zor ilaçların yapımında kullanılır.'

'Benimle ne alakası var?'

Soruma cevap vermezken belimdeki tutuşunu sıkılaştırdı. Bedenimde bedeninin kıvrımlarını daha net hissediyordum. Ahves Han Alakurt aklımı başımdan alıyordu. Bugüne kadar hiç ailemin koyduğu doğrulardan farklı bir yol bilmeyen beni istediği her yola götürebileceğini hissettiriyordu.

Elinin yanağımdan çekildiğini ve cebine doğru ilerlediğini gördüm. Cebinden çıkardığı kutuya bakarken bunun bir yüzük kutusu olduğu aşikardı. Elim, ayağım boşalmıştı resmen. Hayatımda ilk kez tattığım hisler sonum olacaktı. Kutuyu yüzümün hizasına çıkartıp açmasıyla içinden çıkan baget tarzı, çok hafif pembemsi tektaş yüzüğe baktım. Çok güzeldi. Narin ve farklıydı.

'Ahves, ne gerek vardı?' Nişanda zaten yüzük takacaktık. 'Ne demek ne gerek vardı?' Bana kızarken yanaklarımın pembeleştiğini hissedebiliyordum. Belimdeki elini çekerek yüzüğü kutusundan çıkartmıştı. Elimi uzatarak yüzük parmağıma yüzüğü takışını seyrettim.

'Bu yüzüğü parmağına takıyorum, bir daha çıkarmamak üzere. Artık bana aitsin.'

Tek elini tekrar belime sararken diğer eli yine yanağımı bulmuştu, hafifçe okşuyor gibiydi.

'Beni dinle,' Ciddileşen tavrı ile sertleşen bakışları senkronizeydi. 'birazdan çıkacağım. İstanbul'dan ne zaman döneceğim belli değil. Ben gelene kadar nişanlı bir kadın gibi davranmanı istiyorum.'

'Yanlış bir şey yapmam.'

'Yanlış bir şey yapmayacağını biliyorum, yaptığın doğru şeylerden de haberim olsun diyorum.'

'Tamam.' Yanağımdaki eli saçlarımı geriye atarken ben de onu izliyordum. Gidecek olması beni üzüyordu, bunu gizleyecek değildim. Hızlı ilerleyen şeyler beni korkuturdu, Ahves dışında. Kollarımı boynuna sararken kafamı boynuna gömmüştüm. Ferah kokusunu içime çekerken onunda kafasının saçlarıma gömüldüğünü, nefes alıp verdiğini duymuştum. 'Dikkat et kendine.'

'Sen de, Kaolin.'

Ahves'in gidişinin üstünden bir kaç gün geçmişti. Yüzüğümü gören herkes çok beğenmiş, Ahves'in böyle bir şeye vakit bulmasına şaşırdıklarını söylemişlerdi. Vedalaşmamızdan sonra o gece beklemeden yola çıkmıştı. Arabası sokağı bitirince göz yaşlarıma engel olamamış, bir kaç damlayı kimse görmeden silmiştim. Onunla bağ kurduğumu hissedebiliyordum ve bunun bu kadar çabuk olması beni dehşete düşürüyordu.

Gittikten sonra şu bir kaç gün içinde iki defa telefonla konuşmuştuk. Gittikten sonra beni aramıştı, ardından dün ben onu aramıştım. Konuşmalarımız çok uzun değildi. Yoğun olduğunu dile getirmişti.

Evde bunaldığımı hissederken anneme Mine ve Aysel'le çarşıya gitmek için neredeyse yalvarmış, çok düşündüğü nişanlıma benim haber vereceğimi söylemiştim. İkna olduktan sonra hazırlandıktan sonra kızları beklerken Ahves'i aramıştım. Telefonun meşgule düşmesiyle arama sonlanmıştı. Telefon ekranıma düşen bildirim ile heyecanlanarak mesajlarıma dokunmuştum.

HURDAHAŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin