7.Bölüm - Hero&Leandros

3.5K 131 6
                                    

Küçükken canımı bir şey sıktığında ya da sokakta başka bir çocuk canımı yaktığı zaman koşarak anneme giderdim. Anneme anlattığım her seferinde bana 'Bu seni daha güçlü kılacak.' derdi. Aldığım cevap aynı oldukça ben de anneme gitmekten vazgeçip kendi kabuğuma çekildim. Bugün annemi karşıma alabilsem ona o kız çocuğunu işaret eder ve derdim ki: 'Onun güçlü olmasına gerek yok, onun sadece çocuk olmasına gerek var.'

Ahves ile nişanlanmamızdan sonra iki hafta geçmişti. Sabah annem bana evlenince İstanbul'da kalacağımız için oraları biraz da olsa öğrenmem gerektiğini söylemişti. Nasıl yapacağım, dediğim zaman da Ahves'in babamdan izin aldığını ve bu gece beni almaya geleceğini öğrenmiştim. Beklemediğim haberle şaşırmış olsam da babamın izin vermesi beni şoka sokmuştu. Ama artık onun kafasına koyduğu şeyleri yapan bir adam olduğunu zaman geçtikçe öğreniyordum.

Hazırladığım ufak çantayı kontrol ederken etrafta unuttuğum bir şey var mı diye göz gezdirmiştim. Göremediğim eksiklikle beraber aşağı inmeye karar verdim. Aşağıdaki konuşmalar odaya girmemle duraksamıştı. Yemekten sonra Mehmet amcalar bize gelmişti, hem Ahves'i göreceklerdi hem de bizi uğurlayacaklardı. Salona giren Turgay'la bakışlarım ona çevrildi. 'Abim yetişmek üzereymiş ama çok kalamayacakmış.'

Mehmet amcanın kaşlarının çatıldığını görebiliyordum. 'Ne demek çok kalamayacak, kapıdan alsın gitsin o zaman.' Meliha teyze sakinleştirmek istercesine elini Mehmet amcanın koluna koymuştu. 'Sakin ol, Mehmet. Han Alin'i almaya geliyor sonuçta kalmaya değil.'

Mehmet amca Meliha teyzeye ters bakışlarını yollamaktan vazgeçmese de başka bir cümle kurmadı.

'Çocuğun işi var Mehmet. Yoğun biraz bu aralar söylüyor her geldiğinde.' Babamın Ahves'e arka çıkmasına şaşırmamıştım. Beklediğim bir şeydi. Babam Ahves'i severdi ve her zaman konusu açıldığı zaman o çocuğun görünmeyeni var derdi.

Görünmeyeni olmak.

Görünmeyeni var.

Görünmeyen.

Kendi aramızda konuşurken Ahves'in gelmesiyle ayak üstü sohbet edilmişti. Ahves bana dönerek gideceğimizi dillendirince ben de ayaklanmıştım. Yukarıdan çantamı almış kapıda bekleyen Turgay'a uzatmıştım. 'Ver yenge, arabaya koyayım.'

'Teşekkür ederim.' Turgay kafasını sallayarak arabaya doğru yürümeye başlamıştı. Ahves Han Alakurt yere sert basan adımlarla bana doğru geliyordu. Yere basan adımlarını takip eden bakışlarım annemleri görünce onlara çevrildi. İlk defa farklı bir yere gidiyordum, onlarsız. Bu durum beni afallatsa da yanımda Ahves'in olması bana güven veriyordu.

Annemin boynuna kollarımı doladım. 'Dikkat et kızım, yetişince de haber et.' Annemin içli sesi onun da ilk kez gidiyor olmamdan ötürü çok mutlu hissetmediğini gözlerimin önüne seriyordu. 'Tamam anne, siz de.'

Babamla ve abimle de vedalaştıktan sonra Mehmet amcalarla da vedalaşarak arabaya doğru ilerlemeye başladım. Ahves'in arkamda bir şeyler konuştuğunu duysam da gözlerimin doluluğu gitsin diye arka tarafa odaklanmadan arabaya bindim. Önüme bakmaya devam ederken sürücü kapısı açılınca bakışlarımı ona yönelttim.

Ahves arabaya oturunca arabayı çalıştırmadan bakışları bana dönmüştü. 'Ağlamak istiyorsan, ağlayabilirsin.' O çok dikkatli bir adamdı. Bunu da göstermekten çekinmiyordu. 'Ağlamayacağım.'

Bakışlarını bir süre daha kararlı yüzümde tuttuktan sonra çenesini sıkarak önüne döndü. Arabayı çalıştırırken sertleşen yüz hatlarını incelemeye başlamıştım. Yolda hareket etmeye başlayan araba ile ben de önüme döndüm. 'Neden bana söylemedin İstanbul'a gideceğimizi?'

HURDAHAŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin