11.Bölüm - Yüzleşme

2.2K 159 20
                                    

Günler bir kasırganın etrafında hızlıca sürüklenmiş ve ayaklarımızın dibinde durmuştu. Düğün günümüz, kapıyı çalmaya gerek bile duymadan kendiliğinden gelmişti. Annem ,Meliha teyze, Aysel, Mine, Müjgan derken hepsi hazırlanmış, başımda beni süzerken içten şekilde gülümsüyorlardı. 'Pü, püh! Maşallah kuzuma.' Dedi annem ve gözleri doldu. 'Anne, beni de ağlatma.' Dedim sinirle. Sanki dün kına gecemde hiç ağlamamışım gibi. Kına kızların kendi arasında eğlendiği, erkeklerinse mahallenin meyhanesinde içtikleri bir veda partisi ile sonlanmıştı. Aynadaki yansımama bakarken ensemdeki topuz ve hafif makyajım, tam istediğim gibiydi. Kimse bu evliliğin görücü usulü olduğunu anlayamazdı. Çünkü bugün kendime çok fazla özenmiştim.

Mine'nin eğilerek gelinliğimin uçlarını düzelttiğini görebiliyordum. 'Çok güzel oldun Alin, abim bayılacak.' dedi ve yavaşça doğruldu.

Gelinliğimin kalın askıları omuzlarımdan iki yanıma inci taşları ile sabitlenmiş, kalp şeklindeki straplez göğüs kısmı ve kabarık eteği ilk gördüğüm anda bu gelinliğin bana ait olduğunu hissettirmişti. Dudağımda parlak dudak rengi bir ruj vardı. Son olarak kafama upuzun üstünde inci işlemeleri olan bir duvak takıldığında tamamen hazırdım.

Aysel gözlerimin içine bakarak karşıma ilerlerken ağlamaya hazır olduğunu hissedebiliyordum. Ellerimi avuçlarının arasına olarak gözlerini gözlerime dikti. 'Ne olursa olsun, ne yaşanırsa yaşansın senin için buradayım.' Dudakları titrerken gülümsedi. 'Kız kardeşim.'

Dudaklarımı dişlememe engel olamazken ağlamamak için yukarı baktım ve kollarımı Aysel'in boynuna doladım. Kulağına doğru eğilerek, 'Ben de senin için her zaman buradayım, kız kardeşim.' dedim.

'Han'lar geldi.' Meliha teyzenin sesi aramıza girerken sarılmamıza son vererek geri çekildim.

Kapı açıldığında bakışlarımı açılan kapıya çevirmiştim. Aysel'in elime çiçeği verdiğini hissederken çiçeğimi sıkıca kavradım. O kadar ilahi görünüyordu ki, onu beyaz gömlekle görmenin bende bu kadar etki bırakacağını bilmiyordum. Çok yakışıklıydı ve sarsılmaz bakışları yine yüzünü çerçevelemişti. Bana doğru ilerlemeye başladığında ben de ufak iki adım atmıştım. Karşılıklı durduğumuz zaman kafamı yüzüne kaldırırken o da başını bana doğru eğmişti. 'Alin.' dedi fısıldayarak.

'Efendim?'

'Sen bir kuğusun.' derken zemheri gözlerinden çıkan ateş gözlerime ulaşmıştı.

'Sen de yakışıklı olmuşsun.' Utançtan yanaklarımın yandığını hissederken bakışlarımı çenesine indirmiştim.

Elini uzatarak elimi kavrarken 'Hadi,' dedi. 'Gidelim.'

Düğün başlamış, biz çoktan evet demiştik. Artık ben Alin Alakurt'tum. Ahves Han Alakurt'un karısı. Çalan oyun havasıyla biraz oynadıktan sonra yerimden pek kalkmamıştım. Gelip tebrik edenlere gülümseyerek teşekkür ediyordum. Ahves hiç oynamamış az önce Emir'le beraber bir yere kaybolmuştu. Onu beklerken yanıma gelen insanlardan sıkılmıştım, tebrik ederek ne kadar yakıştığımızı söyleyip gidiyorlardı.

Ahves ve Emir'in bana doğru geldiğini görürken yerimde dikleştim. 'Yenge, naber?'

'İyiyim Emir, senden?'

'Sağol yenge ya.' derken kolunu masaya yaslamıştı. 'Allah sana da nasip etsin kuzum yaa, yok mu yenge?'

Hafifçe kıkırdarken Ahves'in bakışları yüzümdeydi. 'Öyle mi derlermiş?'

'Kız katnem karı, sen biliyorsun da bana mı demiyorsun?' derken ellerini masaya yaslamıştı. 'Kız sen benim bahtımı mı kapatmaya çalışıyorsun yoksa?'

HURDAHAŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin