21

1.1K 96 314
                                    

OY VE YORUMLARINIZLA DESTEKLERİNİZİ BEKLİYORUM ARKADAŞLAR.

YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.


"Karanlığa dokunursan, ışığın yanar. Ama bazen, yanmak bile seni kurtaramaz." —Lucas

(Lucia)

Odaya çıkar çıkmaz kendimi duşa attım. Suyun sıcaklığıyla bedenimdeki tüm gerilim hafifledi, ama zihnimdeki karmaşa dinmek bilmiyordu. Duşun altında uzun süre durdum; içimdeki düğümleri çözmek için suyun akışını izledim. Boşuna bir çabaydı. Duştan çıkıp hazırlandım, yemekhaneye inmek için kapıyı açtığımda karşılaştığım manzara beni şaşkınlığa uğrattı. Boş bir koridor ve yerde duran beyaz bir gül... Yanında zarif bir el yazısıyla yazılmış bir not vardı.

"O olmadığını biliyorum. Ama haklısın. Sana bu kadar yüklenmemeliydim. Özür dilerim." —Pedro

Notu elime aldım, Pedro'nun özür dilemesi... Bu, alışılmadık bir durumdu. Beyaz bir gül... Ve bu, ondan beklenmeyecek kadar nazik bir hareketti. Gözlerim bir an için koridorun boşluğuna kaydı, ama kimse yoktu. Kapıyı sessizce kapattım ve notla gülü masaya bıraktım. İçimde bir huzursuzluk dolandı; bu sadece bir özür değil, başka bir mesaj taşıyordu. Pedro'nun bana olan ilgisi barizdi, ama bu ilgiyi karşılayacak duygulara sahip değildim.

Pedro iyi biriydi, bana hep destek olmuştu, ama aramızda aşamadığım bir mesafe vardı. Belki beni anlamaya çalışıyordu, belki de kendi karanlığından bir çıkış yolu arıyordu. Ama ben onun aradığı ışık değildim. Bu, içimde bir yerde çok netti, aynı şeyleri hissetmiyorduk.

Yemekhaneye indiğimde zihnimde dolaşan düşünceler, beni adeta boğuyordu. Lucas ve ekibi masadaydı, her zamanki gibi... Lucas'ın bakışları beni buldu, ama bu kez hemen kaçırdı. Pedro'nun ilgisi gözle görülecek kadar belirgindi, her fırsatta bunu hissettiriyordu. Lucas ise... Lucas, hayatıma bir fırtına gibi giriyor, sonra bir karanlık içinde kayboluyordu. Onunla olan her şey bir sis perdesi ardındaydı ve bu belirsizlik beni mahvediyordu.

Etrafta dolanan uğultu, zihnimdeki karmaşanın dışarıdaki bir yansıması gibiydi; ama kalbimdeki kaos daha derindi, daha yıkıcıydı. Lucas'ın o soğuk ve kayıtsız tavrı içimde adını koyamadığım bir acıya sebep oluyordu. Bir salata ve çorba alıp, kimseye görünmemek adına kendimi uzak bir köşeye attım. Kalbimde taşıdığım ağırlığı görmezden gelmeye çalıştım; ancak onun bıraktığı iz o kadar derindeydi ki, hafiflemek şöyle dursun, gittikçe derinleşiyordu. Gözlerimi Lucas'tan uzak tutmaya çalışıyor, bakmamaya adeta kendimi zorluyordum. Yine de içimdeki o tanıdık çalkantı, her an dönüp ona bakma isteğini körüklüyordu.

Görmezden gelmek... belki Lucas'a karşı verebileceğim tek savaş buydu. Ama bu savaşı kaybetmeye mahkum olduğumu, Lucas'a yenik düşmekten asla kurtulamayacağımı içten içe biliyordum.

Etrafımdaki uğultu, Lucas'ın gölgesiyle sarmalanmış gibi giderek daha belirgin bir hale büründü. Masama doğru birinin yaklaştığını fark ettiğimde başımı kaldırdım. Karşıma, uzun boylu, sarışın bir çocuk oturdu. Sesi sakin, ama garip bir tını vardı. Gözlerinde beni rahatsız eden, tanımlayamadığım bir şey gizliydi.

"Merhaba Lucia," dedi kendinden emin bir gülümsemeyle.

"Merhaba?" dedim, şaşkın bir ifadeyle.

"Adım Roderick," diye devam etti. "Seninle tanışmayı uzun zamandır istiyordum."

"Neden?" Sesim istemsizce ihtiyatlı çıkmıştı, bu yabancıya karşı tetikteydim. Roderick'in bakışları yüzümde dolaşırken alaycı bir gülümseme belirdi. Fiziksel olarak çekiciydi; ancak içimde, huzursuzlukla dolu bir dalgalanma vardı. Henüz anlam veremediğim bu his, onu tehlikeli kılıyordu.

İLK AŞK (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin