4 TOPRAK KOKUSU-ORMAN KOKUSU

1.4K 102 12
                                    

Yavuz'dan

Şirkete geldiğimde direkt toplantı odasına gittim ama aklımın yerinde olduğundan pek emin değildim. O toprak kokusu burnumun içinde yer etmişti sanki. Başka hiç bir koku alamıyordum şu anda. Odaklanmalıydım. Ben güçlü biriyim. Tek bir koku beni dağıtamaz değil mi? Odaya vardığımda kapı açıktı. İçeride 10 kadar insan vardı ve Arslan Bey kapıya yaslanmış elleri göğsünde bağlı diğerleri ile konuşuyordu. Geldiğimi belli etmek içim boğazımı temizlemek durumunda kaldım. Arslan Bey anında bana döndü.

"Sonunda. Hoşgeldin Yavuz. Tam zamanında." Dedi. "Hadi gel bakalım. Seni ekip arkadaşların ile tanıştırayım. Daha doğrusu seni ekip liderine teslim edip işlerimin başına döneceğim. Gel hadi gel." Diyerek beni ekip liderine dogru yönlendirdi. Bu arada 10 çift göz üzerime dönmüştü bile. İzlenmekten hoşlanmadığımı söylemiş miydim? Bu çok rahatsız edici bir duygu. Yani tip olarak her zaman dikkat çekici biriyimdir ama bu kadar odaklı ve dikkatli bakılması da herkesi rahatsız eder. Dimi yani? Her neyse. Arslan Bey,  beni masa başında oturan, aynı zamanda ayağa kalkarak yanımıza dogru ilerleyen kahverengi gözlü ve kahverengi düz saçlı, narin vücutlu, kibar görünümlü adamın karşısına getirdi. Ben gözlerime dikilen gözlere bakarak, karşımdaki kişinin ne düşündüğünü tahlil etmeye çalıyordum. Yüzünde tebessüm vardı ama bu tebessüm gözlerine ulaşmıyordu. Gözleri samimiyetten yoksundu. Böyle insanlardan uzak durmayı tercih ederim doğrusu. Belli ki orada olmamdan hoşlanmıyordu. Ya yerinde gözüm olduğunu düşünüyordu ya da beni tanımadığı için güven duygusundan yoksundu. Ben üçüncü seçenekten yanayım çünkü güvensizliği samimiyetsizliğe tercih ederim. Ben bunları düşünürken Arslan Bey'in sesi düşüncelerimi böldü.

"Yavuz, bu kişi ekip lideriniz Akel. Buradaki herkesin koordinasyonunu o sağlar. Akel, bu Yavuz. Yeni ekip arkadaşınız. Lutfen ona bilmesi gereken herseyi anlat ve gereken iş bölümünü yap."

"Merhaba, memnun oldum." Dedi Akel ve elini uzattı. Bende aynı şekilde cevap verirken Arslan Bey, işlerinin başına dönmek için yanımızdan ayrıldı. Akel, beni diğer ekip arkadaşlarımla tanıştırdı. Bir çoğu ile iyi anlaşacağımı düşünüyordum.

Bizim ekibin ilgilendiği bölüm sağlık alanıymış. Yani doktorlar ve hemşirelerin hastanın hayatını riske atmadan deneyim kazanabileceği ortamlar sunacağız onlara. Siz zaten sanal gerçekliğin ne olduğunu biliyorsunuzdur. Ayrıntılı bir şekilde size anlatmama gerek var mı ki? Bence yok. Bana düşen bölümde ben bir hemşirelik öğrencisinin rahat bir şekilde damar yolunu bulmasını, buradan kan almasını veya bulduğu damar yoluna serum takmasını tasarlayacağım. Tasarım bölümünü yeni tanıştığım Şeyma yaparken ben hareketlerin belirlendiği kod kısmını yazaktım. Toplantı bittikten sonra herkes evlerine dağılırken ben çıkış saati henüz gelmediği için hala şirketteydim. Şeyma eve geçince ki bu da 30 dakikalık bir süre yapıyormuş, bana tasarımları göndereceğini söylemişti. Bu süreye kadar kendi masama geçip biraz yapılanları gözden geçirsem iyi olacaktı. Böylelikle konu hakkında daha çok bilgi sahibi olup algoritmayı hazırlamam daha kısa zamanımı alırdı. 

Bilgisayarımın başına geçtiğimde İnCell VR uygulamasını kullandığımızı fark ettim. Bu uygulama daha çok çocukların insan anatomisi hakkında bilgi sahibi olmasını hedefliyordu. Biz ise bu sistemi geliştirip ozellikle tıp alanında çalışacak olan kişileri hedefliyorduk.

Ben bu şekilde oyalanırken 30 dakika çoktan geçmiş Şeyma bana konumuzla alakalı tüm tasarımları göndermişti. Hepsini iyice inceledim ve algoritmayı kafamda oluşturmaya başladım. Yüzlerce döngü, binlerce satır kod. Bu işin üstesinden gelirdim ben. Bu konuda kendime her zaman güvenirim. Telaş yapacak bir durum yok. Algoritmayı kaba taslak bitirdiğimde saat çoktan çıkış saatine gelmişti. Yazdıklarımı toplayıp masanın yanındaki çekmeceye koyup kilitledim. Anahtarı yanıma aldım. Bilgisayarımda hazırladığım belgeleri kaydedip kendime ait şifreleme yöntemi ile şifreledim ve bilgisayarımı kapattım. Kafamı kaldırdığımda ofiste kimsenin kalmadığını gördüm. Sadece Arslan Bey odasındaydı. Sanırım daha çalışacaktı. Omuzlarımı silktim. Anahtarı cebime atarken ellerimi de ceplerime soktum. Keyifliydim. Bu yüzde dudaklarımı büzerek ıslık çala çala asansöre yöneldim. Düğmesine bastım ve beklemeye başladım. Beklerken de bugün yaşadıklarımı gözden geçirdim. Bence ilk gün için oldukça aksiyon dolu bir gündü. Sanki bir günde bir yıla sığacak şeyler yaşamışım gibi hissettim. Omuzlarıma bir yorgunluk çöktü. Ama iyi idare ettim diye düşündüm. Sonra aklıma geldi. Toprak kokusu. Sanki yanı başındaymış gibi burnuma doldu yine. Keşke baksaydım yüzüne bir kere ya. O kadar merak ettim şimdi yüzünü. Net ve tok bir sesi vardı. Nasıl görünüyordu acaba? Gerçi böyle kokan bir sevgilim olsa nasıl göründüğünün bir önemi olmazdı bence. O kadar mest ediciydi ki sadece yanımda olması yeterdi.

Zümrüt Yeşil Ve Kömür Karası (KISA SÜRELİĞİNE ASKIYA ALINDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin