kontrolleri yaptım ama gözümden kaçan olabilir. Affınıza sığınıyorum.
Yavuz'dan
Arslan Bey, arkamda beni izlerken yüzünü göremiyordum ama dikkat ve ilgiyle izlediğine emindim. Piç sırıtışımı yüzüme yerleştirdim. Parmaklarımı klavyeye. Eeee şov başlasın o zaman...
Klavye üzerinde parmaklarımı ilerletirken önce kapanması en zor olan kapıyla uğraştım. Saniyeler içinde tüm for ve while döngülerini kontrol ettim. Eksik kodları yerine yerlestirirken güvenliği sağlamlaştırmak için kendi kodlarımı da içlerine yerleştirdim. Ne kadar sürmüştü 2 dk mı? Ahahahahah kendi kendime güldüm. İzleyin bakalım beni. Bu iş böyle yapılır işte. Diğer kapılara da aynı işlemi yapıp işlemi bitirdiğimde 3 ya da 4 dakika geçmişti. Ellerimi klavye üzerinden çektim. Sandalyemi ağır ağır döndürdüm ve direkt Arslan Bey'in gözlerine baktım.
"İşlem tamam efendim. Başka yapılacak bir şey var mı?
Arslan Bey, bana öyle bir bakıyordu ki, kahkaha atmamak için yanaklarımın içini ısırdım. Ondan gelecek bir tepkiyi bekledim ama o şu an gördüğü şeyin şokundan çıkamamış gibiydi.
"Heheh" dedim kendi kendime. "İşte böyle far görmüş tavşan gibi kalırsınız."
Bu şekilde düşünmem normaldi aslında. Çünkü sırf yaşım genç diye beni deneyebilecekleri en zorlu şekilde denemeye çalışıyorlardı. Gerçi bizim sektörde bu normaldi. Büyük şirketler bünyesinde calıştıracakları yazılımcıları en iyilerden ve güvenilirlerden seçerlerdi ki, bu insanlarla rahatça çalışabilsinler. Benim anlamadığım nokta ise bu bölümde sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik üzerinde çalışılıyorken benim neden güvenlik sistemi ile ilgili bir sınavdan geçiyor olduğumdu. Ben bunları düşünürken Arslan Bey, yaşadığı duygu durumundan çıkıp bana daha dikkatli bakarak,"Bekle beni. Geliyorum şimdi." Dedi. Ve odasına döndü. Kısa bir telefon görüşmesi yaptı ve ardından yanıma geldi. Kalçasını arkamdaki masaya dayadı. Kollarını göğsünde bağlayıp uzun bacaklarını birbirine doladı. Bu adam yaşına rağmen karizma kokuyordu yahu. Aylin Hanımda böyleydi. Bu holdingdeki her bölüm yöneticisi böyle karizma ise patron nasıl biri acaba diye düşünmeden edemedim doğrusu. Basvuru yaptığım zaman biraz araştırma yapmıştım sosyal medya ve haber sitelerinden. Ancak çok fazla birsey bulamadım. Kendini iyi gizliyor anlaşılan. İstesem yedi sülalesini bulurdum ama saygısızlık yapmak istemedim. Zaten benim büyük patronla da işim olmaz. Sadece bir iki kare fotoğraf gördüm. Ilk düşündüğüm şey YAKIŞIKLI olmuştu. Neyse ya diye geçirdim içimden. O arada Arslan Bey'in sesini duydum.
"Tebrikler Yavuz. Gerçekten bu kadar hızlı halledebileceğini tahmin etmemiştim. Şimdi, sana burada bir ay boyunca devam edeceğin işini vereceğim. Deneme süresi boyunca bununla ilgileneceksin. Yetenegine bakılınca bunu da erken bitireceğini düşünüyorum ama bu iş yanlız çalışmaya benzemez. Uzun süredir birlikte çalışan bir ekibe dahil olacaksın. Bugün 14'te ekibin buraya gelecek toplantıya. Seni o toplantıda tanıştıracağım. Gerekli detaylı bilgiyi proje şefinden alırsın." Dedi.
"Sonunda" diye düşündüm. " Peki efendim." Dedim. Saatime baktım. Saat henüz 11'di. Toplantıya kadar ne yapacaktım ki. Ortam bilmiyorum, kimseyi tanımıyorum ve bulunduğum odadan başka bir yer bilmiyorum. Yeşillerimi karşımdaki adama diktim. Bu hareketimle bir an irkildi. Nedenini anlamadım. Ama bu hareketiyle kaşlarım havaya kalktı. Bir çok insanla aynı ortamda bulunmuştum ama yumruklarımla konuştuklarım hariç bakışlarımdan irkilen hiç olmamıştı.
"Bir sorun mu var efendim?"
Birkaç salise içinde kendine gelen adam dan,
"Yok bir sorun. Bir an boşta bulundum." Cevabını aldım. Sorgulama gereği duymadım ama 14'e kadar ne yapmam gerektiğini sormam gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zümrüt Yeşil Ve Kömür Karası (KISA SÜRELİĞİNE ASKIYA ALINDI)
De TodoGece kadar siyah saçlarının arasından geçirdi parmaklarını. Ne yapmalıydı ya da nereye gitmeliydi emin değildi. Hayatın ona sunduğu olumsuzluklardan yılmıştı artık. Belki de yapması gerekeni yapmalı ve bu dünyadan gitmeliydi. "Ne düşünüyorum ben ya...