24 KARANLIKTAKİ GÖZLER

949 76 17
                                    

Bu bölüm benim ponçik ablam için yazılmıştır. Bana neden Arslan daha az diye sordu. Bende onun için Arslanlı bir bölüm yazdım. Geçiş bölümü gibi düşündüm. Umarım beğenirsiniz.

Yıldıza basmayı unutmayın bal böcekleri.



Alınan yeni projenin üstesinden gelebilecek miydik? Bu yoğunluk beni ne kadar etkileyecekti? Şerefsiz lağım faresi ne zaman cezasını çekecekti? Peki ya Hazar Bey? O benim çalışmamdan memnun kalacak mıydı? Benim ona hissettiklerim ona ulaşacak mıydı? O da benim gibi hisseder miydi?

Bir anda düşüncelerimi durdurdum. İş ile ilgili düşünüyordum. Ne ara Hazar Bey'e kaydı düşüncelerim fark edememiştim bile. Her geçen gün hücrelerime kadar işleyen bu hisler afallamama, daha fazlası olmaz derken bir üst levela çıkmama sebep oluyordu. Deneyimimin olmaması beni daha da içinden çıkılamaz bir hale sürüklüyordu.

Her zamanki gibi düşüncelerim bulandığında yaptığım şeyi yaptım. Ellerimi saçlarıma atıp çekiştirdim sertçe. Sanırım bu kadar duygu karmaşası içinde çıldıracaktım. Çözüm bulabilsem elbette ki kesinlikle uygulamaya geçerdim ama bulamıyordum. Sakın yanlış anlamayın aşkı problem olarak görmüyordum sadece patronuna geri dönülemez bir şekilde aşık olan ve ne yapacağını bilemeyen bir çalışanın çaresizliği var üzerimde.

Sabah sabah düşüncelerimle kendime yaptığım işkenceden kurtulup hızla yataktan kalktım. Banyoya girip sabah rutimi hallettim ve yeniden odama girerek üzerimi değiştirdim. Havalar ısınmaya başlamıştı artık. Çok kalın şeyler giymeye gerek yoktu. Resmi giyinmeyi sevmem ben. Yani kumaş  pantolon ve gömlek  giymek hiç tarzım değildi. Bugün kendime biraz özenesim vardı. Dolabımı açtım zaten çok fazla olmayan pantolonlarımdan siyah dar paça bir kot çıkardım. Havalar eskisi kadar soğuk olmadığı için yarım kollu kapşonlu beyaz bir sweet giydim. Üzerime de kot pantolonumla aynı renk kot ceketimi aldım. Aynada saçlarıma baktım. Elimle bir iki yeri düzeltip kendime gülümsedim ve odadan çıktım.

Mutfakta bana kahvaltı hazırlamakta olan tontişime arkasından yaklaşıp yanağına sulu bir öpücük kondurdum. Başımı omzuna koydum.

"Hıımmm. Yine döktürmüşsün sultanım. Ellerine sağlık."

Başını bana Çeviren annemde yanağıma sulu bir öpücük bıraktı aynı benim gibi.

"Geç bakalım sofraya paşam. Ne zamandır doğru düzgün bir kahvaltı yapamadık. Bugün kesinlikle kahvaltı etmeden bu evden çıkmıyorsun Yavuz."

Annem genelde bana bu kadar atarlanmazdı ama haklılık payı vardı doğrusu. Şu son iki üç ayda o kadar inanılmaz şeyler yaşamıştım ki onu biraz ihmal etmiştim. Serzenişte bulunması oldukça normaldi. İki elimi teslim olur gibi havaya kaldırdım.

"Tamam. Sen ne dersen o sultanım."

Yüzünde tatlı bir tebessüm oluştu.

"Hah şöyle yola gel bakayım kerata."

Kahvaltı boyunca anneme fazla detaya girmeden şirketteki işlerden bahsetmiştim. Bilmesi gerekiyordu neden onu biraz da olsa ihmal ettiğimi. Ayrıca yeni projeden dolayı da bu yoğunluğun daha da artacağını da anlattım anneme. Bunu söylemeliydim. Çünkü proje başladığında büyük ihtimal sabahlamam gereken zamanlar bile olabilirdi.

"Beni anlıyorsun değil mi pamuk şekerim?"

Annem duygu yüklü bakışlarıyla yüzümün her bir santimini turladı. Kafasını anladığını belirtir gibi salladı. Elini uzatıp masanın üzerindeki elimin üzerine koyup pat patladı.

Zümrüt Yeşil Ve Kömür Karası (KISA SÜRELİĞİNE ASKIYA ALINDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin