Sizlere kısa bir bölüm atıyorum ama sevgili şerefsizimizin karakter yapısını biraz olsun anlamanızı istiyorum. Umarım biraz kafanızda canlanır.
Yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın bal böcekleri.
Telefon kulağımda karşıdakini dinliyordum.
"Konuştuğumuz gibi. Herhangi bir aksilik istemiyorum. Yoksa o bilgisayarları oturduğunuz yerlerinize sokarım."
Karşıdan onaylayıcı cümleyi duyunca telefonu kapattım. Hayatımdan nefret ediyordum. Sığıntı olmaktan, başkalarına muhtaç olmaktan nefret ediyordum. Kendi imparatorluğumu kuracağım ben. Bana rakip olacak kim varsa da yerle bir edeceğim onları. Tek olacağım. Elimi öpmeye gelecek, kapımda kul olacaklar.
Dudağımın kenarı yukarı doğru kıvrılırken koltuğuma yaslandım. Hazar'ın en büyük aptallığı ailesinden olanlara aşırı güvenmesiydi. Unuttuğu tek nokta ben aileden değildim. Hiç bir zaman da olmayacaktım.
Bir eksiğim var mıydı büyürken? Hayır yoktu. Yani maddi anlamda yoktu. Ama Hazar, babasına, annesine sarılırken ben hep dışarıda kalırdım. Bir günden bir güne bana sarılmışlıkları yoktu. Bende hiç bir zaman böyle bir girişimde bulunmadım. Anne, baba diyordum ama asla gerçekten hissederek söylemedim. Ben o evde sadece bir sığıntıydım. Acınası biriydim. Beni acıdıkları için yanlarına almışlardı ve büyüyene kadar köle gibi kullanmışlardı. Dışarıdan herkese iyi aile imajı vermeleri gerekiyordu ya, onlarda bunu benim üzerimde kullanmışlardı. Çok sinirliyim ve çok öfkeliyim. O mükemmel Hazar'ın elinde neyi var neyi yok alacağım. Bu sefer ben onlara değil onlar bana muhtaç olacaklar. Ben bu düşünceler içindeyken kapım çalındı.
"Gel."
Kapı açıldı ve bir baş kafasını kapının aralığından gösterdi.
"Eserrrrr, beybisi yemeğe çıkalım mı? "
Tavrına gülümsedim. Bu aile içinde gerçekten sevdiğim tek insan, karşımdaki. Gerçekten masum. Hiç bir şeyden haberi yok ve herkese karşı karşılıksız bir sevgisi var. En çok onu kaybetmekten korkuyorum ama yapacaklarımdan sonra onunda bana yüz çevireceğini biliyorum. Ayrıca Berkay'ımın emaneti o benim.
"Olur güzelim çıkalım. Sen hazır mısın?"
Bunları söylerken yerimden kalkıp ceketimi giydim.
"Hazırım ben. Sende hazırsan çıkabiliriz."
"Hazırım. Haydi." Diyerek kolumu omzuna doladım ve odadan çıktık.
Yemek yiyeceğimiz mekanda boğaz manzaralı güzel bir masa seçtik kendimize. Onu biraz kullanmış olacaktım ama ben bir savaştaydım ve savaşta herşey mübahtı.
Siparislerimizi verip sandalyemde rahat bir pozisyon aldım ve direk gözlerinin içine baktım.
"Eee anlat bakalım prenses. Bu Yavuz ile arandaki abla kardeş muhabbeti nedir? Kaç aydır doğru düzgün konuşmuyoruz. Biraz şirket dedikodusu aktar bana."
Eee yokken olanları öğrenmeliyim değil mi?
"Ya Yavuz'u gördün. Sence de Berkay'a benzemiyor mu?"
Sol kaşım havalandı. Şimdiye kadar gözlemlediğim kadarıyla fiziksel olarak değil ama hissettirdikleri ile Berkay'ı hafif andırıyordu. Benim Berkay'ım kırılgandı, naifti, zarifti ve en önemlisi kalbimin sahibiydi. Kimse onun yerini alamazdı. Kimse ona benzeyemezdi. İçimde yaşadığım acıyı, pişmanlığı kimse bilemezdi. Herhangi bir kimsenin de beni anlayabileceğini sanmıyorum.
"Berkay'a kimse benzeyemez Aylin. O bizim göz bebeğimizdi. Bizim üzümlü kekimizdi. Yavuz'un ona benzedigini hiç sanmıyorum."
Bu tepkime anlam veremeyen Aylin, şaşkınca yüzüme baktı. Büyük ihtimal ile benden böyle bir tepki beklemiyordu. Berkay'ı herkes severdi. Benimde ona ne kadar düşkün olduğunu biliyordu. O yüzden, yinede çok tepki vermedi.
"Eser, sen onunla hiç zaman geçirdin mi?"
"O kadar zamanımız olmadı. İş yoğunluğundan hiç karşılaşamıyoruz. Onunla en uzun görüşmem geçen yediğimiz akşam yemeğiydi. Onda da benimle çok muhabbet etmedi sende gördün."
Evet Yavuz, beni muhattap almıyordu. Bana karşı oldukça soğuktu. Ama Aylin'e ve Arslan abiye her zaman çok samimi davranıyordu. Beni herkes severdi ama bana neden bu denli mesafeli olduğunu da anlamış değildim. Yoksa anlamış mıydı? Ama bence imkan yoktu. Oldukça dikkatli ve titiz çalışıyordum. Düzenli değil zaman zaman gerekli dosyaları kendime çekiyordum. Son yaptığım saldırıda da güvenliğin beni baya bir uğraştırdığını kabul etmeliyim ama çözemeyeceğim bir sorun değildi.
"Evet evet biliyorum." Dedi heycanla. "Ama onunla cidden zaman geçirip konuşmalısın. Ancak bu şekilde demek istediğimi anlarsın. O çok farklı. Bazen çok sert, bazen inanılmaz tatlı olabiliyor. Şaşırtıcı bir çocuk. Ayrıca oldukça da zeki."
Heycanı ses tonuna yansıyordu. Kabul, sert ve yakışıklı olduğunu söylemeliyim ama kesinlikle bir tatlılık görmemiştim onda. Yine de kesinlikle katılacağım tek şey zeki olduğuydu. Çünkü Hazar, yıllarca kendi oluşturduğu ve koruduğu sistemi asla başkasına vermezdi.
"Sen öyle diyorsan..."
Hazar'ın elindeki herseyi alacaktım. Bana hissettirdiklerini misliyle hissettirecektim ona. Bu düşüncelerle bir an dişlerimi sıktım. Sonra kendimi toparlayıp hafif bir tebessüm ile Aylinle konuşmaya devam ettim.
"Arslan abimde, oldukça beğenmiş galiba bu çocuğu? Anlata anlata bitiremedi. Oğlum çok tuhaf çocuk vallahi diye diye."
Gercekten ailemizin 2 önemli bireyini avcunun içine almıştı bu çocuk. Hazarla yüz yüze tanışmadıklarını öğrenmiştim. Ama garip bir şekilde bu çocuk ile yüz yüze tanışmadan holdingin en önemli bölümünü bu çocuğun tekeline bırakmıştı. Nasıl bir meziyet sergilemişti de Hazar'ı bu denli etkilemişti, işte onu ne kadar soruştursam dahi öğrenememiştim. Hazar geldiğinde birinci elden bunu öğrenmeyi kafamın bir köşesine yazdım.
Yemeklerimizi yedikten sonra biraz daha sohbet ederek kalkıp holdinge geri döndük.
Odama geçince telefonumu elime alıp gerekli numarayı aradım.
"Araştırma henüz bitmedi mi?"
"Normal bir çalışan efendim. Daha once oturdukları mahallede de sorusturduk. Çok temiz biri. Yaşı genç olsa da mahalledeki herkesin saygı duyduğu biri. Gencinden yaşlısına tek kötü söz söyleyen olmadı. Ayrıca okulunu da derece ile bitirmiş ki bunu zaten elinizdeki bilgilerde görebiliyorsunuzdur. Sadece küçükken annesi ve babası ayrılmış. Annesi hayatındaki en önemli kişi. Herhangi bir gönül ilişkisi olmamış. Çevresinde ona hayran bir çok kişi olmasına rağmen. Şimdilik toplayabildiğim bilgiler bu kadar efendim."
Bu bilgiler ile hiç bir şey yapamazdım. Tertemiz bir sicil benim işime gelmezdi. Bu çocukla uğraşmak zevkli olacaktı. Biraz yürüsem, yoldan çıkarsam sanırım onun için sorun olmazdı. Dudaklarıma sinsi bir gülümsemenin yayıldığına emindim.
"Tamam bakalım. Sen araştırmaya devam et. Okuluda didikle biraz. Bakalım oradanda bir şey çıkacak mı?"
"Emredersiniz efendim."
Telefonu kapattım. Rahatça oturduğum koltuğunda sağa sola sallanarak kalemi masaya vurup ritim tutmaya başladım.
"Haydi bakalım Yavuz. Sen benim bu imparatorluğun başına geçerken kullanacağım en mükemmel kozum olacaksın. O sistemi tamamen ele geçirdiğimde bu binanın en üst katında ben oturacağım.
Bugün iki bölüm atacağım. Bu ilki, diğeride gün içinde sizlerle olacak.
![](https://img.wattpad.com/cover/336956841-288-k833141.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zümrüt Yeşil Ve Kömür Karası (KISA SÜRELİĞİNE ASKIYA ALINDI)
CasualeGece kadar siyah saçlarının arasından geçirdi parmaklarını. Ne yapmalıydı ya da nereye gitmeliydi emin değildi. Hayatın ona sunduğu olumsuzluklardan yılmıştı artık. Belki de yapması gerekeni yapmalı ve bu dünyadan gitmeliydi. "Ne düşünüyorum ben ya...