8 BENDEN KAÇAMAZSIN

1.1K 81 9
                                    

Koşuyordu. Neredeyse nefes almadan koşuyordu. Etrafına bakıyordu ama o kadar yoğun bir sis vardı ki göz gözü görmüyordu. Bu duruma içindeki panik duygusu da eklenince boğazına bir yumru oturuyor, zaten koşmaktan göğüs kafesine çarpan kalbi iyice nefesini kesiyordu. Ağaçlık bir alanda olduğunu koşarken çarptığı birkaç ağaçtan tahmin ediyordu. Şükür ki ciddi bir yaralanma yaşamamıştı. Toprak kokusu burnuna doluyordu.

Koşmaktan yorulunca durdu ve soluklanmak için ellerini dizlerine koydu. Hızlı hızlı nefes alış verişleri ona yetmiyordu. Sanki ciğerlerine sürekli hava üfleyip şişirmişlerde göğüs kafesi ciğerlerine küçük geliyormuş gibi hissediyordu. Hala niye koştuğunu, kime koştuğunu, anlayamıyordu. İçinde yükselen panik duygusunun yanında bir şeye ulaşma ihtiyacını tüm hücrelerinde hissediyordu ama ulaşacağı şeyin ne olduğunu bilmiyordu. Tam bu arada sislerin arasında bir çıtırtı duydu. Panikle yerinden dogruldu ve yeniden koşmaya başladı. Ardından ona aşina gelen ama nerde duyduğunu ve kim olduğunu hatırlayamadığı sesi duydu.

"Yaaaaa-vuzzzz."

Demek ki birinden kaçıyordu. Ama kimden? Duyduğu ses vücudundaki tüm tüylerin diken diken olmasını sağladı. İlginç bir şekilde bunun korkudan olmadığını, sanki uzun süredir sesini duymadığın, çok özlediğin birini hissetmekten dolayı olduğunu fark etti. Peşinden gelen kimdi? Neden kaçıyordu? Onun ismini söyleyen kişiyi tanıyor muydu? Ses yaklaştıkça yeniden koşmaya başladı. Panik duygusu artık tüm bedenini sarmıştı. Nefes nefese kalmış haline bir de bu eklenince elleri titrer olmuştu. Yeniden durduğu yerde ellerini yumruk yaptı. Sanki daha rahat nefes almasını sağlayacakmış gibi yumruklarını göğsüne vurdu. Ama değişen pek bir şey olmadı. Zümrüt gözlerini sıkı sıkı yumdu. Derin bir nefes alıp verirken hem duruşunu düzeltti hem de gözlerini açtı. Tam bu anda ensesinde hissettiği nefes ile yerinden sıçradı. Geri ye dönmek istedi ama güçlü kollar onu çoktan yerine sabitlemişti. Tam kulağının arkasında hissetti nefesi.

"Benden kaçamazsın."

Bütün bedeni bir şok dalgasıyla titredi sanki. Sırtından aşağı kayan bir ter damlasını hissetti. Saçları da dahil vücudunda bulunan tüylerin hepsi şu anda şaha kalkmış at gibi havadaydı. Kendisini iki yanından tutan güçlü kollar, kollarından ayrılıp vücudunun çevresini dolandı. Hiç kıpırdayamadı. Şok olmuş bir şekilde aynı pozisyonda duruyordu. Zümrüt yeşilleri kocaman olmuş ve ileri sabitlenmiş şekilde boş boş bakıyordu. Sarılma ile birlikte bir anda terden, panikten ve bilinmezlikten buz gibi olmuş bedeni sımsıcak oldu. Yıllardır hasret çekiyormuşta sonunda kavuşmuş gibi. Gözlerini kapattı. Sonunda kendini hareket edebilecek durumda hissettiğinde ellerini kaldırarak kendini saran güçlü kolların üzerine koydu. Başını geriye yasladı ve arkasındaki adamın omzuna koydu. Derin bir nefes çekti. Her yer toprak kokuyordu. Her yer huzur olmuştu. Kuş gibi çırpınan kalbinin sesinin dışarıdan bile duyulduğuna inanıyordu.

Yavuz bir anda gözlerini açtı. Karanlık oda da yerinden kıpırdamadan gözleri tavanda sakinleşmeyi bekliyordu. Yatmaya dayanamadı. Yatağın içinde oturur pozisyona gecerek ayaklarını parke zemine bastı. Rüyasında yaşadığı ve hissettiği şeyler yüzünden terlemişti. Dirseklerini dizlerine dayayıp tek elini sıkıntılı bir şekilde saçlarının arasından geçirdi. Kalbi deli gibi atıyordu. Elini tişörtünün üzerinden kalbine bastırdı ve avuçladı. Sanki rüya değildi de gerçekti. Nasıl rüyasında nefes alamıyorsa uyanıkkende alamıyordu. Neydi bu şimdi? Nasıl bir rüyaydı? Yerinden kalkıp banyoya adımladı. Yüzünü soğuk su ile yıkarsa kendine gelebilirdi. Banyoya geldiğinde lavabonun başına gelip suyu açtı ve doğruldu. Aynada kendine baktı uzun uzun. Ter damlaları boncuk boncuk alnına dizilmiş, bir kaç tanesi çenesinden aşağı süzülüyordu. Saçları alnına yapışmış, sanki gerçekten koşmuş gibi yanakları ve burnu kıpkırmızı olmuştu. Kafasını tekrar suya çevirip ellerini çeşmenin altına koyarak yüzüne soğuk soğuk su çarptı. Kalp atışları, yavaşlamaya, nefesleri düzene girmeye başlamıştı. Korkusu ise çoktan geçmişti. Çeşmeyi kapatıp yüzünü kuruladıktan sonra odasına döndü. Yatağına uzandı ve bir kolunu başının altına, bir kolunu da göbeğinin üstüne koydu. Karanlık odada rüyasının her anını düşündü. Hissettiklerini bir sıraya koymaya çalıştı. Önce çok korkmustu. Kaçıyordu çünkü ama neden kaçtığını bilmiyordu. Bu bilinmezlik onu karanlık yolda daha da kör hale getirmişti. Ilk hissettiği buydu. Sonra adını seslenen sesi hatırladı. Tanıdığı birinin sesi değildi. Kim olabilirdi tahmin edemiyordu. Tanıdık geliyordu ama aslında tanımıyordu. Ya ensesinde hissettiği o nefes? Kesinlikle tahrik ediciydi. İlginç diye düşündü. Sonra regl döneminde olmasından dolayı hormonların tavan yaptığını düşünerek bunun normal olduğuna karar verdi. Ve o sarılma. Önce kollarına dokunan eller. O parmakların dokunduğu her yerin yandığını, kolundan yukarı doğru çıktığı yerlerde bıraktığı izlerin karıncalandığını hatırladı. Sonrasında gelen o huzur dolu toprak kokusu. O kokuyu duyumsadıktan sonra hissettiği tamamlanmış hissini ve huzuru hatırladı. Bir rüya nasıl bu kadar gerçek hissettirebilirdi bir türlü anlamıyordu. Kafasında binbir soru ile tekrar uyumaya çalıştı ama bu biraz zor görünüyordu. Yine de yatakta kalıp gerilen vücudunu gevşetmeye çalıştı. Sağ yanına dönerek üzerini örttü. Vücudu gevşedikçe ve düşünceleri sakinleştikçe kasıklarındaki ağrıyı yavaş yavaş fark etmeye başladı. Kahretsindi. Yıllardır bununla yaşıyordu ama bu ağrı olmasa kendini daha iyi hissederdi. Iyiki işten izin almıştı. Yoksa kesinlikle hali harap olurdu. Bugün evden çalışabilirdi.

Arslan Bey'den izin istediğinde daha yeni işe başladığını söylemişti ama o, bu kadar önemli işi olmasaydı izin istemeyeceğini söyleyerek zor da olsa bir günlük izni kapmıştı.

*******
Sabah gözlerini yorgunlukla açtı. Yataktan kalkıp paytak adımlarla banyoya giderek işlerini halletti. Annesi kahvaltı için patates kızartıyordu. Her yer mis gibi kokmustu. Annesinin yanına adımladı ve arkasından sarılarak yanağına sulu bir öpücük kondurdu.

"Sultanım günaydın. Döktürmüşüz yine bu sabah. Maşallahınız var vallahi." Diyerek yanağından makas aldı annesinin.

"Seni başı bozuk kerata. Yağ mi çekiyorsun sen anana?" Diyerek tatlı sert konuştu annesi.

"Sen neden işte değilsin oğlum? Daha yeni işe başladın. Sıkıntı çıkmasın sonra?"

"Malum sebepten sultanım. Hem izin aldım ben. Merak etme sen."

"Aman oğlum, ne bileyim ben? Hazır güzel ve istediğin bir iş bulmuşken kaybedesin istemem. Bu zamana kadar çok sıkıntı çektin. Aynı sıkıntıları yaşamandan korkarım."

"Korkma sultanım. İçin rahat olsun. Bundan sonra daha rahat yaşayacağız inşallah."

"Kuzuuuummm, annen kurban olsun sana. Sen iyi ve mutlu ol da bende olurum"

Annesi. Hayattaki tek dayanağı. Tutunacagı yegane insan. Onun rahatı için yapamayacağı şey yoktu. Çok şükür şimdilik her şey yolundaydı. Yavuz, mutluydu. Huzurluydu. Hayattan daha isterdi ki. Bu dünyadaki en değerli şeye sahipti. Sevgi. Birde şu yobaz mahalleden kurtulsa her şey eksiksiz olacaktı. Bunca yıl kendini çevreden sakınabilmek için sert mahalle abisi modunda dolaşmış, kendini herkesten soyutlamıştı. Mahallenin sevilen genciydi. Ağır abiydi ama bu sadece bir kabuktu. Şu kalan üç haftanın bir an önce sonlanarak stajyerliğinin bitmesini ve şirket kadrosuna geçerek maaşının vadedilen miktara ulaşmasını bekliyordu. O zaman buralardan daha rahat yaşayabileceği bir yere taşınacaktı. Yarın ola, hayrola dedi kendi kendine. Çayını yudumlamaya devam etti yaşayacaklarını bilmeden.

Zümrüt Yeşil Ve Kömür Karası (KISA SÜRELİĞİNE ASKIYA ALINDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin