25 BANA TAŞINIYORSUN

1K 78 6
                                    

Ofisimin kapısının açılmasıyla bir anda yerimde zıpladım. Kaşlarımı çatarak başımı kapıya çevirdiğim sırada korktuğum zamanlardan alışkanlık kalan bir hareket olan baş parmağımı damağıma koyup yukarı kaldırdım. Karşımda gördüğüm beden ile kaşlarım gevşerken yaptığım hareketin saçmalığıyla elimi ağzımdan çekip hızla ayağa kalktım. Bu kadar süre boyunca onu kendi alanımda hiç görmemiştim. Eee işleri yoğundu tabiki ve burası güvendeydi. Kara gözlerin gözlerime takılması saniyeyi almadı. Ben ayağa kalktığımda ellerim masadaydı. Gözlerimiz her zamanki gibi kilitlenmişti. Bu duruma alışmış olmam gerekiyordu ama alışamıyordum. Aynı saniyede kalbim standart tepkisini göstererek çoktan depara kalkmıştı. Sesi ona ulaşıyor muydu bilmiyorum ama ben kesinlikle duyuyordum. Konuşmam lazımdı. Yoksa aramızdaki bu elektrik ile kesinlikle burada yangın çıkardı.

Konuşmalısın oğlum. O sesin çıksın biraz. Yoksa bir arpa boyu yol alamazsınız bak. Benden söylemesi. Demedi deme.

İç sesime içten göz devirdim. Haklıydı. Eğer bu şekilde devam edersek asla muhabbetimizi ilerletemeyecektik. Boğazımı temizledim.

"Ihhmmm. Ihmmm. Hoş geldiniz Hazar Bey. Bir şey mi istemiştiniz?"

Sanınırım bu konuşmayı başlatmak için iyi bir yöntemdi. Yoksa takılıp kalmaya devam edecektik. İçimi titreten o ses kulaklarımı doldurdu yüzünde hoş bir tebessümle.

"Çok hoş buldum Yavuz. Evet bir şey istemiştim."

İkimizde hala ayaktaydık ve onun yüzünde, altında bir şey yatan bir gülümseme vardı.

"Sizi dinliyorum."

"Hani planlama yapacaktık ya."

Bir an unuttuğum şeyle kaşlarım havaya kalktı. Kendimi mahçup hissetmiştim çünkü. Bu kadar önemli bir şeyi nasıl unuttuğumu daha sonra sorgulamam gerekiyordu.

Bir an ne yapacağımı şaşırdım.

"Ee şey. Oturmaz mısınız efendim?"

Ama ben, nereye oturacağımı bilemedim. Burada hiç misafir ağırlamamıştım ve ilk misafirimin patronum olmasından dolayı tam olarak nasıl davranmam gerektiği konusunda kararsızdım. Ama patrondu sonuçta benim masamda oturması daha doğru olmaz mıydı? Ancak o öyle düşünmüyor olacak ki ben bunu söylediğim anda gelip masamın önündeki koltuklardan birine oturdu. Bende masamda oturmanın saygısızlık olduğunu düşündüğüm için karşısındaki koltuğa oturdum. Gözlerimiz karşılaştı yine. Yüzünün her mimigini, her ayrıntısını ezberlemek istiyordum ama gözleri o kadar derin bakıyordu ki bir türlü kendimi çekemiyordum o derin karanlıktan.

"Bu konuyu burada çok fazla konuşamayız. Şu an şirket içinde herkes casus olabilir. O yüzden tek güvenli yer burası. Ancak uzun süren planlama toplantılarını da iş saatlerinde yapamayız. Bu da işimizi aksatır. Sana 1 haftalık bir çalışma planı önereceğim. Uzun uzun düşündüm ama başka bir yol bulamadım malesef."

Konuştuklarını dikkatle dinlerken konuştuklarından bu planın iş saati dışında ve gizli olarak yürütüleceğini anladım. Bu benim tek başıma yapabileceğim bir şey değildi. Birlikte çalışacaktık ve bu demek oluyordu ki iş sonrası şirket dışında görüşecektik. Onunla şirket içinde bile aynı ortamda bulunmak kanımı kaynatırken yanlız ikimizin olduğu bir ortamda bulunmak nasıl bir şey olurdu diye düşünmekten kendimi alamadım. Ama bu proje çok ama çok önemliydi. Berbat etme gibi bir lüksüm yoktu ve ben, elimden geleni tabiki de yapacaktım. İşimi çok seviyor ve önemsiyordum. Bana artısı onunla daha fazla zaman geçirmek olacaktı ve ben bunun için sabırsızlandığımı inkar etmeyeceğim.

"Peki nasıl bir şey düşünüyorsunuz?"

Düşüncelerini merak ettim. İlgili gözlerimi yüzüne diktim.

Zümrüt Yeşil Ve Kömür Karası (KISA SÜRELİĞİNE ASKIYA ALINDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin