《 43. Bölüm 》FİNAL

1K 60 31
                                    

Selamın aleyküm kar çiçeklerim 🙋‍♀️

Son kez sembolümüzü alabilir miyim ❄

Biraz buruk içim, kitap bittiği için biraz da garip hissediyorum. Tarif edemiyorum. Onlar çok farklı bir evrendi ve bu bölümü yazmak benim için çok zordu. Fikirlerinizi paylaşmayı ihmal etmeyin lütfen. 

Bu bölümü Bengü / Kalbim Slow versiyonu ile yazdım. Sizde onunla okumak istersiniz belki...

Hüzünlü Okumalar...

Dondu, zaman şu anda donup kaldı sanki.

Göz yaşım akmayı bıraktı nefeslerim tıkandı öylece bakıyordum karşımda ki doktora. Nasıl hastayı kaybettik der. Kalbim acıyla sarsılırken başımı iki sallayarak "Hayır." Dedim kabul etmez bir tavırla. Hayır Demir beni bırakmazdı. Demir beni yalnız bırakmaz o bensiz yapamaz, onsuz yapamayacağımı da bilirdi.

Birileri bağırıyordu birileri ağlıyordu ve birileri kolumdan tutmaya çalışıyordu. Kollarımdan tutup bana bir şeyler söyleyenleri umursamadan Demir'in ameliyatının yapıldığı yere doğru atılmaya çalışırken "Yalan söylüyorsunuz." Diye bağırdım. İçim yana yana acıyla haykırdım. Belime dolanan güçlü kollar sevdiğime ulaşmama izin vermezken delirmiş gibi çırpınarak "Demir beni bırakmaz." Diye haykırdım.

Deli gibi beni tutan kollardan kurtulup cam kapıya gitmeye çalışırken içimde ki tarifsiz acıyı görmüyorlardı. İçim cayır cayır yanıyordu. Göz yaşlarım ne zaman tekrar akmaya başladı bilmiyorum. Önümü göz yaşlarımdan bulanık görürken "Demir beni nefessiz bırakmaz, o beni asla bırakmayacağına söz verdi." Diye beni tutmaya çalışan kollardan kurtulmaya çalışıyordum, annemin ağlamaları bana seslenmeye çalışmalarını duymuyordum. Babamın Cemre'nin kenarda bana acılı ıslak gözlerle bakmasını görmüyordum.

Ben sadece Demir'i görmek istiyorum.

"Demir onsuz nefes alamayacağımı bilir, onsuz boğulacağımı bilir. O beni benden iyi bilir." Diye ağlayarak çöktüm buz gibi zemine. Tüm bedenim ayazda kalmışçasına titriyordu, her yanım uyuşmuştu sanki. Uraz beni sıkıca sarmış hareket etmeme izin vermezken uzanıp ameliyathanenin cam kapısına güçlükle dokunarak "Demir beni bırakmaz Uraz. Bak yemin ederim bırakmaz, Demir beni bırakırsa benim yaşayamayacağımı bilir, Demir beni yaşayan ölüye çevirmez ki." Diye içimi çeke çeke ağladım.

İkna olurlarsa onu görmeme izin verirlerdi. O beni görünce hissedince açardı güzel gözlerini. O benimle uyuduğunda bile hep beni izlerdi sorduğumda ise güzelliğimi bir saniye fazla görmek için gerekirse hiç uyumayacağını söylerdi. Yanına gidersem uyanırdı beni görmek için uyanırdı biliyorum ben. O hissederdi beni, kokumu alsa içine çekerdi hemen. Elini tutardım, öperdim ben kendimi ona hissettirirdim yanına gitmeliyim ben.

Uraz beni kapıdan uzaklaştırıp göğsüne yaslarken "Biliyorum biliyorum." Diye sayıkladı sakinleştirmek istercesine. Bilmiyordu, anlamıyordu. İnsanın kalbinin sökülmesi ne demek bilmiyordu. O yok diyorlar, öldü diyorlar bir daha olmayacak diyorlar. Onun gözlerini göremeyeceksin, sesini duyamayacaksın ellerini tutamayacaksın diyorlar. Onsuz olacaksın diyorlar.

Ben onsuz yapamam ki.

Onun kokusu olmadan, gülüşlerini duymadan nasıl yaşayayım ben?

Ağlayarak kollarından kurtulmaya çalışırken "Ne olur bir kez göreyim yalvarırım onu son kez göreyim. Demir olmadan yapamam ben ne olur bir göreyim." Diye deli gibi yalvarıyordum. Kısılan sesimi umursamadan deli gibi yalvarıyor, çırpınıyor ağlıyordum ama bırakmıyorlardı. Sevdiğime gitmeme izin vermiyorlardı. Etrafımda bana acıyarak bakan hemşireler ya da ağlayarak engel olmaya çalışan kimse beni anlamıyordu. Geçirmeye başladığım sinir krizini koluma saplanan iğneyle kontrol ediyorlardı ama ya benim hislerim, onları nasıl kontrol edecekler ki?

KAR ÇİÇEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin