《 9. Bölüm 》

961 123 137
                                    

        Kitabımı beğeniyorsanız lütfen önererek daha çabuk büyümemize yardımcı olun...

      Medya : Demir Han Gündoğan

       Sembolümüzü alabilir miyim

       Keyifli Okumalar...

      ♡

Yavaşça hiç ayrılmak istemediğim sıcaklıktan geri çekilirken başım yerde göz yaşlarımı montumun kolu ile silmek için hamle yapmıştım ki Demir Hoca yüzümü büyük avuçlarının içine alıp sakince kaldırdı. Onun gözlerine bakmak zorunda kalırken çok hafif ve narin dokunuşlar ile göz çukurlarımın üzerindeki yaşları silip pamuk gibi bir şekilde okşadı. Yüzünü yüzüme yaklaştırıp kaşlarımın ortasına biçimli burnunu koyarken gözlerimi kapatıp ayakta kalabilmek için yüzümü tutan ellerinin bileklerinden tutundum. Bileklerini bile kavramayan minik ellerim ona değdiği an vücudunun kaskatı kesildiğini hissettim.

Olduğu yerde derin bir nefes alırken "Safir... Ben senden ayrılamıyorum." diye fısıldadığında yanaklarım utançla kızarmıştı ama bir yandan da çok hoşuma gitmişti. Dudaklarımı birbirine bastırıp gözlerimi daha sıkı kapattığımda burnumun üzerine çok ufak bir öpücük bırakıp "Avucumun içinde ki bu bedenin hakkında düşündüklerimi bilsen arkana bakmadan kaçardın benden." dedi. Kalbimin ritimleri dahası mümkünmüş gibi daha da hızlanınca bir an kalp krizi geçireceğimi sandım. Tutunduğum bileği daha fazla sıkarken "Hocam..." deyip devam etmek isterken sözümü kesti.

"Biliyorum Safir. Sana dokunmamı istemiyorsun ama uzak kalamıyorum senden. Bu küçük ellerin bileğime dokunduğunda dahi aklımı başımdan alıyorsun. Benim için çok tehlikelisin."

Alt dudağımı ısırırken yavaşça geri çekilip başımı eğerken bileğindeki ellerimi çekip yüzümü de ellerinden kurtardım. Kesik kesik bir nefes bırakıp "Size iyi geceler hocam." der demez hızla arkamı dönüp evime girdim. Kapıyı kapatıp sırtımı yaslarken elim deli gibi atan kalbimin üzerine gitti. Yüzümde ki salak tebessüm ile nefesimi düzene sokmaya çalışırken Gofret bacaklarıma dolanınca yüzümde ki tebessüm genişlerken eğilip siyah beyaz tüylerini sevdim. Üzerimdekileri çıkarıp salona geçtiğimde Sumru çırpınarak "Yemek. Yemek. Yemek." diye konuşmaya başladı. Hızla silkelenip kendime geldikten sonra gidip yemini suyunu koydum. Nasıl acıkmışsa hemen yemeye başlamıştı. Gofret ve Leblebi'nin de mamalarını verdikten sonra Miki'yi alıp koltuğa oturdum.

Suyunda usul usul yüzen mavişime bakarken "Miki kalbim duracak gibi. Çok yanlış onu düşünmem değil mi?" Sumru etrafında dönerken "Miki kalbim duracak gibi. Miki kalbim duracak gibi. Miki kalbim duracak gibi. " diye söylediklerimi tekrar edince gülümsedim. Sumru'ya Leblebi nefretle bakıp yine zıplayarak kafesine vurmaya çalışırken Sumru geniş kafesinde uçarken konuştu. "Uslu dur Leblebi. Uslu dur Leblebi. Uslu dur Leblebi." Bu defa Leblebi bir o yana bir bu yana kaçarken en son gelip benim boynuma saklandı. Onun gri tüylerini severken sapsarı gözlerine hayranlıkla bakarak konuştum. "Korkuttu mu seni aşkım?" Anlamış gibi daha da siftinince güldüm.

Evimde ki tüm hayvanlar aslında birbirini yiyecek hayvanlar olmasına rağmen Leblebi Miki'ye hiç sataşmıyordu. Gofret'de Leblebi'ye bulaşmıyordu ama Sumru konuştuğu için Leblebi ondan korkuyor ama saldırmaya çalışıyordu. Hepsini çok seviyordum ben. Üzerimi değiştirmek için odama çıktığımda aklıma gelenle karşı eve baktım ve yanılmadım Demir Hoca odasının balkonunda oturmuş sigara içerken benim odama bakıyordu. O karanlıkta olduğu için çok seçilmese de ben ışıkta olduğum için çok net görünüyor olmalıydım. Daha önce üzerimi hiç odamda giydim mi ben diye düşünürken derin bir nefes bıraktım. Hayır ben hep giyinme odamda giyiniyordum.

KAR ÇİÇEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin