《 3. Bölüm 》

1.1K 149 176
                                    

      Öncelikle okuma sayımız ve yorumlarımız az bunun farkındayım ancak bu kitabı hiçbir şekilde yarım bırakmayacağım.  Belkide yıllar sonra değer görecek bunu bilemem ancak kitabıma devam edeceğim . Beş on okurum olsa bile...

    Kitabımızın sembolünü bırakalım lütfen

    Keyifli Okumalar...

   ♡

"Dikkat et Safir... ileride gözlerin gözlerime değdiği zaman nefes alacaksın ve gözlerimizi birbirinden ayırmak istemeyeceksin."

Ah neden beynimde bu cümle dönüp duruyordu ki çok saçma. Yatağımda toplanıp oturur hale gelirken gözlerim acıyordu çünkü bu gece düzgün bir şekilde uyuyamamıştım. Daha doğrusu sabah namazından sonra hiç uyuyamamıştım. Ben en ufak bir şeyi saatlerce düşünen biriyken hocamızın bana böyle bir söz söylemesini ne kadar düşünürdüm bilemiyorum. Niye ben ki? Aklını bulandıracak başka insan mı kalmamıştı sanki. Acaba benim çok pasif ve ezik biri olduğumu fark etti de benimle biraz eğlenmek mi istiyordu? Bu düşünceyle yanaklarım utançla kızarırken nasıl bu kadar kötü şeyler düşündüğüme inanamadım. Belki de başka bir anlamda söylemişti ama ben kendime dert edineceğim bambaşka bir şekilde anlamıştım. Kesin öyle olmuştur kesin.

Yoksa Demir Hoca kim ben kim olacak iş mi hiç? Benim bile düşününce gülesim, dalga geçesim geliyor ne saçmalıyorsam.

Yatağımdan kalkıp banyoya girdim ve elimi yüzümü yıkadıktan sonra odama geçip üzerime siyah bir kot pantolon ve beyaz sweatimi geçirdim. Saçlarımı tarayıp yukardan öylesine topladıktan sonra kalın çoraplarımı ayağıma geçirip çantamı ayarladım ve aşağı indim. Nilay'ın odasının kapısından baktığımda uyuduğunu görüp mutfağa girmeden önce son koyduğum plağı çalıştırıp kısık sesle çalmasını sağladım. Ardından mutfağa gidip çay suyu koyduktan sonra güzel bir kahvaltı sofrası hazırlamaya koyuldum. Kendi kendime hareket ederken Gofret ayaklarıma dolanınca "Acıktın mı aşkım sen? Özür dilerim unuttum." diyerek onun mamasını ve Leblebi'nin mamasını kaplarına bıraktım. İkisi de karnını doyururken bir kedi ve köpeğin anlaşamayacağını söyleyenlere inattı benim dostlarım. Çok da güzel anlaşabiliyorlar çünkü.

Sumru'nun yemini suyunu koyarken "Günaydın." diye neşeyle şakıdım. O da suyundan biraz içip "Günaydın. Günaydın. Günaydın." dediğinde gülümseyerek Miki'ye baktım. Ona ölçülü miktarda yemini attıktan sonra biraz izledim ve mutfağa gittim. Çayın altını kapattıktan sonra omleti tabaklara koyarken Nilay'ın "Bu saatte neden zahmet ettin ben zaten sana karşı çok mahcubum." dediğini duyunca ona bakmadan "Mahcup musun? Neden?" soruma tebessüm ettiğini hissetmiştim. Bir anda bana sarılırken "Sen gerçekten melek gibi bir kızsın Güneş. İyi ki senin gibi bir arkadaşım var ama yine de dün için çok çok özür dilerim. Hem öyle bir yere seni çağır..." kibar bir şekilde kolunu tutarak sustururken "Sözünü kestiğim için özür dilerim ama dünü unutsak nasıl olur? Bak çok güzel bir kahvaltı hazırladım sana uzun zamandır beraber yemiyoruz." dedim.

Bana başını sallayarak teşekkür edip masaya oturduğunda okulda ki derslerden ve kişilerden konuşarak güzel bir kahvaltı yaptık. Karnımızı doyurunca "Hadi sen git bir duş al benim dolabımdan da bir şeyler giy bende buraları toplayayım çıkalım." başını iki yana sallayarak "Yok önce sana yardım edeyim sonra hazırlanırım." dedi. Ellerindeki tabakları alarak "Geç kalırız Nilay hadi git çabuk bir şey yok zaten ben hallederim." dediğimde yanağımdan öpüp teşekkür ederek üst kata çıktı. Deli bu kız deli. Onun ardından gülümsedikten sonra her şeyi toparlayıp temizledim banyoya gidip dişlerimi fırçaladım ve salona geçip Gofret ile Leblebi'yi sevmeye başladım. Onlarda bana sırnaşıp şımarıklık yaparken kıkırdadım. Nilay aşağı inince "Ben hazırım." diyerek etrafında döndü. Üzerine annemin aldığı mini kırmızı elbisemi giymişti ve siyah topuklu botlarımı giymişti. Bunlar benim tarzım olmadığı için hiç giymemiştim zaten ama Nilay'a çok yakışmıştı.

Sumru "Ben hazırım. Ben hazırım. Ben hazırım." diye tekrarlayınca gülerek kalkıp "O zaman çıkalım." dedim. İlk Sumru'yu getirdiğimde ve konuşturmaya başladığımda Leblebi o kadar korkuyordu ki bir yandan kafese saldırmaya çalışıyor diğer yandan o konuşunca kaçıyordu. O anlar aklıma gelince kendi kendime gülüp üzerime montumu geçirdim. Başıma beremi boynuma da atkımı taktıktan sonra botlarımı giyip çantamı sırtıma taktım. Nilay'da hazırlanınca etrafı son kez kontrol edip dostlarımın yiyeceklerine baktım ve evden çıkıp kapıyı kilitledim. Nilay koluma girdiğinde durağa doğru ilerlemeye başladık ve benim gözlerim ayaklarıma indi. Evimden çıkınca hep başım yerde oluyordu. Boynum ağrıyordu sonra.

Ama alışmıştım başkaları rahatsız olmasın, benden korkmasın o daha önemli ama değil mi?

Otobüse binip kısa süre sonra okula geldiğimizde kantine gidip ders saati gelene kadar birer kahve aldık ve masalardan birine oturduk. Alpay gelip yanağımdan makas aldıktan sonra otururken "Dün gece kız kıza parti ha? Eğlendiniz mi bari?" Benim anında söylediğim yalan yüzünden yanaklarım kızarırken Nilay anlayarak "Evet hem de oldukça." demişti. Dün eve gelince merak etmesinler diye Alpay'a Nilay'ın bizde kalacağını söylemiştim ve şimdi utanmıştım böyle kötü bir şey yaptığım için ama sonuçta Nilay içindi. Hep beraber biraz daha konuştuktan sonra sınıfa çıkıp yerlerimize oturduğumuzda dersimizin Demir Hocaya olduğunu hatırlayınca moralim bozuldu. Tamam moral bozacak bir şey yok hiç bakmıyor konuşmuyorsun zaten o da seninle hiç uğraşmayacak ve saçmaladığını anlayacaksın şimdi.

Az sonra, sınıf sessizleştiği zaman, geldiğini anladım. Her zaman ki gibi çizim defterimi açıp kara kalemimi elime alırken deftere otobüste kucağında bebeğini tutan kadını hatırlayıp çizmeye başladım. Demir Hocanın o sert ve kendine has erkeksi sesini duydum. "Günaydın arkadaşlar. Nasılsınız?" Kızlardan cıvıl cıvıl seslerle 'Günaydın hocam' ' iyiyiz siz ' gibi sesler çıkarken bir tane çocuk "Uykuluyuz hocam. Hocam sizce de saat sekize ders konulması saçma değil mi?" Dediğinde gülümsedim. Ben erken kalmaya alışkın olduğum için sorun olmuyordu ama Nilay da yol boyunca gelirken bu saatte ders olmasına saydırmıştı. Hocamızda sakin bir sesle "Öyle bile olsa yapacak bir şey yok. Pekala o zaman derse geçelim." diyerek ders anlatmaya başladığında bir yandan o dinlemeye doyamayacağım sesini dinliyor önemli şeyleri diğer defterime not alıyordum diğer yandan çizimime devam ediyordum.

Çizime öyle dalmışım ki Demir Hocanın yanıma geldiğini "Sanırım çizim, dersimden daha önemli küçük hanım?" diye sorduğunda anladım. Tedirgin bir şekilde kalemi tutarken başımı kaldırmadan "Estağfurullah hocam." diye fısıldadım. Masaya oturup bana bakarken herkesin gözlerinin üzerimde olduğunun farkındaydım ve bu benim daha da gerilmeme neden oluyordu.
"Tamam. En son neyden bahsettiğimi biliyor musun?" Sorusuna kendimden emin bir şekilde başımı sallayarak "Elbette. En son Kant'ın ödev ahlakından bahsediyordunuz." dedim. Elini bana uzatıp kara kalemimi elimden alırken şaşkınca ona bakıyordum yani daha doğrusu eline bakıyordum. Çizim defterimin sağ üst köşesine oldukça güzel bir el yazıyla bir şeyler yazdıktan sonra geri çekilip masasına ilerledi.

Bakışlarım yazıya dönmemek için büyük bir çaba harcarken Demir Hoca "Bana ikinci dönem için bir asistan gerekiyor arkadaşlar." dediğinde bütün kızların el kaldırdığını görmüştüm göz ucuyla. Demir Hoca sakince "Bu asistanlık sınavlara ve notlara büyük ölçüde yansıyacaktır." dediğinde bu defa ben dışında herkes elini kaldırmıştı. Bense özellikle görmesin diye daha da küçülmüş saklanıyordum ancak Demir Hoca "Sanırım beni istemeyen ve dersimi sevmeyen tek öğrenci var. O halde dersimi sevmesi için asistanlığımı yapacağına eminim. İkinci dönemin ilk günü beni bul. Hepinize iyi tatiller dilerim arkadaşlar." diyerek gittiğinde bütün evren üstüme yıkılmış gibi hissediyordum.

O kadar isteyen varken neden beni zorla asistanı yapmıştı ki. Üzgün bir halde bakışlarım defterimin köşesine gittiğinde okuduğum yazıyla gözlerim iri iri açılmış nefesimi tutmuştum korku ve endişe ile.

"Uyurken fazla dağınık yatıyorsun."

BÖLÜM SONU

<3


KAR ÇİÇEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin