1 . BÖLÜM

108 7 0
                                    

Nefes nefese durdu. Ayaklarına tokat atıyordu adeta , çıplak zemin. Uzun beyaz saçları birbirine girmişti. Göğüs kafesi hızla inip kalkarken gecenin soğuğu genzini yakıyordu. Tüm kan suratına toplanmıştı. Kalbi az sonra delik deşik fırlayacaktı yerinden adeta. Kirli ellerini çıplak duvara yasladı ve öksürükleri arasında nefes almaya çalıştı. Ama dinlenmesine zaman vermeden arkasından koşarak gelenlerle titrek bacaklarını tekrar zorladı. Korkuyordu belkide. Arkasından gelen eli sopalı yedi satanist , adeta zevk içeren gürültüler çıkarıyordu. Dar sokaklar zifiri karanlık ve rezalet tenhaydı. Ona yardım edecek kimse yoktu etrafta. Nasıl kurtulabilirdi bunun planını yapıyordu kendince. Derken biri yapıştı koluna ve onu çöp konteynırına soktu birden. Daha ne olduğunu anlayamadan kapağı kapattı dışardaki her kimse. Korkusu bu kez boğazını tıkamıştı. Gözleri karanlığa büründü. Bulanık konuşmalar doldu kulağına. Kapağı açıp kaçmak istiyordu ama bir türlü cesaret edemiyordu. Dışardakiler onu öldürecekti. Belkide saatlerce işkence edecekti. Evet güçlü olduğunu sanıp sataşmıştı o gruba. Ama şimdi aynı şeyleri düşünmüyordu. Hatta dünyanın en aciziydi an itibariyle. Avuçlarını sıktı. Konuşmalar kalabalıklaştı. Galiba satanist grupta artık burdaydı. Çöpün başındaki konuşarak konteynırın başından uzaklaşmaya başlayınca titrek nefesiyle kapağı hafifçe araladı. Onu çöpe kapatanın arkası dönüktü. Ve onun karşısında yedi siyah , dişlek ve mide bulandıran satanist... Konuşmalar az sonra netleşti. - Demek bebek bakıcılığına başladın öyle mi Rakun ? Arkası dönük adam güldü. Özgüveni kaslarına dolar gibi gerilip uzun kapişonlu ceketinin arkasını kaldırdı ve belindeki silahı çıkarıp el çabukluğuyla üçünü alnından , ikisini kalbinden vurup öldürdü. Diğer ikisi ise kollarından ve bacaklarından yaralanmıştı. Adam silahını soğukkanlılıkla tekrar beline taktı ve acıdan inleyen iki satanisti ayağa zorla kaldırıp sakince -Kaçarsanız yaşarsınız. Dedi. Ikiside telaş olmuştu . Adam kollarını bırakınca ikiside zıt yönde , tökezleyerek kaçmaya başladı. Adam ukalaca başını bir sağa bir sola sallayıp ürkütücü bir sakinlikte güldü ve tekrar silahını çıkarıp önce soldakini sonra sağdakini vurdu. Ve keyifle fısıldadı. - Tam on ikiden... Gördüklerine inanamadı. Kurtulduğunu düşünürken ölümün kokusunu aldı. Korkuyla yutkunurken genç adam bir soluk gibi ona döndü. Anında kapağı attırıp tek sıçrayışta konteynırdan fırladı. Damarları çatlayana kadar koştu. Arkasından gelmiyordu ama ölüm gibi keskin kahkası duvarlarda yankı buluyordu. Sokağı bitirince kendini gizlemek için bir kanalizasyona atladı. Nefesi kesilmiş ama soluğunu kesmeye uğraşıyordu. Derken tepesinde bir çift ayakkabı takırtısı koptu. Elini ağzına kapatıp iyice karanlığa sokuldu. Genç adam kanalizasyona göz ucuyla baktı ve sinsi sinsi sırıtıp ıslık çalarak uzaklaştı. Nefesini o an aniden bıraktı ve olduğu yere çöküp alnından akan terleri elinin tersiyle sildi. Bacakları artık uyuşmuştu. Kalbi delik deşik atmaya çalışıyordu adeta. Üzerindeki batık ve yırtık hırkayı çıkarıp yere fırlattı. O an burnuna doluşan kekremsi kokuyu hissetti ve yüzünü ekşitti.
Ardından ayaklandı ve hala hızla çarpan kalbini
sakinleştirme çabaları arasında
dışarı çıktı. Tedirgin bakışlarıyla etrafı kolaçan etti ve ardından nefesini tutup parmak ucunda yürümeye başladı. Boş , karanlık sokaklarda çıtırtı kopmuyordu. Ne bir insan ne bir kedi... Ortalık zehir gibi bir sessizliğe bürünmüştü. Sadece kendisinin korkuyla çarpan kalbinin ritmi duyuluyordu. Az sonra caddenin ışıklarını fark edip son ümidiyle caddeye koştu. Artık karar vermişti. Gidip teslim olacaktı. Polis elbet işkence edecek belkide idama çarptıracaktı ama hiçbir şey KIRMIZI RAKUN ' un eline düşmekten daha kötü olamazdı. Soğuk bıçak gibi derisini kesiyordu. Hırkasını da çıkarınca üzerinde bir halter atlet kalmıştı. Altındaysa dar siyah , keten bir pantolon ve kırmızı babetleri vardı. Burnundaki gümüş hızma ise kıytı köşeden bulduğu en ufak ışıkla parlıyordu. Beyaza boyattığı saçları dalgalıydı ve herhangi bir tokayla tutturma zamanı olmamıştı. Adresini ne zaman bulmuşlardı bilmiyordu. Tek bildiği şu an yaşamak istiyorsa polise ulaşmalıydı. Derken kargaşaya ve kalabalığa sonunda ulaşırken hala arkasını kolaçan ediyordu. Trafiğe aldırmadan arabaların önünden koşarak geçerken kendisine ithafen edilen küfürleri duymazdan geldi ve alelacele dükkanları solladı. Az sonra polis merkezi tam karşısındaydı. Yara bere içindeki yüzünde birden tebessüm belirdi. Artık güvendeydi. Soluklanıp adım atmaya hazırlanmışken arkasından gelen sesle kanı yeniden dondu. - Polis mi ? Gerçekten mi , seni benden koruyabileceklerini mi düşünüyorsun ?

Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin