Dünya da en büyük günahlardan biri cinayet işlemekti. Ama en büyük cinayet; kendi içindeki ben'i öldürmekti.
Yer altı melekleri.
Şeytan, her zaman en rahat olan melekti belki de; tabii ona melek denirse. İnsanları kandırır, ağır günah işlemelerini sağlar, akılları ile oynayıp türlü türlü günaha davet çıkarırken, bunları pis gülümsemesi ile sol kitaba yazardı.
Ama bununla sınırlı kalmıyordu elbette; bazı insanlar oluyordu ki, şeytan bile daha günahsız kalırdı.
Jimin ile Jungkook gibi.
Ve onlar, yeraltı melekleri olarak anılırlardı.
***
"Başsavcı, bugün onu ziyaret edip etmeyeceğinizi merak ediyor efendim."
Kucağında vaşağını seven siyah saçlının kalın dudaklarından histerik bir gülüş döküldü. Ve anında gülümsemesi kayboldu. Keyfi kaçmıştı. Kucağındaki ile beraber yavaşça ayağa kalktı.
"Sence, onu ziyaret etmeli miyim, Mihail?"
Tok sesi Mihail'in kıkırdamasını sağladı. "Boşuna zaman kaybetmenize gerek yok, bay Park. Zaten yeterince kaybettik. Sizin için hemen görüşme ayarlayabilirim."
"Boşuna zaman kaybediyoruz demek..."
Gölgeli yüzü Mihail'i ürkütmüştü. Yanlış bir şey dememiş olmayı umdu.
"O adamı sevmiyorum," dedi Jimin, vaşağı yumuşakça yere bırakırken sakince. "Ama işimize yarıyor, bu yüzden, akşam için güzel bir yemek ayarla."
Mihail, vaşağın asilce koltuğa oturuşunu izlerken neredeyse rahatlamıştı. Önünde birleşik ellerini iki yana indirdi, tam Jimin'e omuzuna dokunacakken, Jimin buna izin vermemişti. Korkudan vücudu anında kaskatı kesilmişti.
"Sakın," dedi Jimin, sert sesi ile. "Beni korurken sadece bana dokunabilirsin. Ben senin arkadaşın değilim. Hareketlerine dikkat et."
Jimin öyle korkutucu bakıyordu ki, Mihail iki adım geri adım atmak zorunda kalmıştı. Eğer bu odadan hemen çıkmazsa öleceğini biliyordu. Bu yüzden, "Özür dilerim efendim. Başsavcı ile görüşüp güzel bir yer ayarlayacağım," dedi ve saygı ile eğilip Jimin'in izni ile odadan çıktı.
"Sikik," diye mırıldandı Jimin, çıkan Mihail'in arkasından. Ceketinin cebinden telefonunu çıkardı, mesajlara bakarken gözüne korumasının attığı video çarptı ve hemen açtı;
Karşı düşmanlarına ait, Rusya'ya gidecek olan mallar bir bir patlatılmıştı. İşte şimdi keyfi yerine gelmişti. Telefonu geri cebine koyarken bir sigara yakmak için masanın üzerinden sigara ve çakmağını aldı.
"Boşuna zaman kaybetmiyoruz demek."
Sigara kalın dudaklarının arasına sıkışırken, ucu alev aldı ve ciğerlerine zehirli dumanı çekti. "Bu şehir, bu çöplük benim. Biliyorsun değil mi, Agnes?" Jimin'in asil vaşağı olan Agnes tısladığında soğuk ve kibirli bir şekilde kıkırdadı. "Kanlar, acınası ruhlar için akıyor."
***
Seul'ün en lüks, bir yükselenin en üst katına yapılmış olan restorana gelmişti. Korumalar asansörde arkasında dururken ve üst kata çıkmayı beklerken onlara arkasını dönüp bakmadan, "Gözünüz bir saniye olsun benden ayrılmayacak. Birinize baktığımda eğer göz göze gelmezsek sizi kör edeceğimi biliyorsunuz. Gözünüzü dört açacaksınız," diye emir verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Clandestino | Jikook
Fanfiction"Şaraplar, silahlar, uyuşturucular yerini kan'a bıraktı Jungkook," dedi Jimin tehlikeyle parıldayan gözlerle. "Ve akan benim kanım olsa dahi, bu çöplük benim olacak." •Yetişkin içerik!