"Benimle mi ilgili?" diye sordu Jimin.
"Evet, seninle ilgili," dedi bay Kwan kendinden emin bir şekilde. Jimin'e Büyük bir kibir ve nefret ile bakıyordu. "Büyük mafya babamız bay Park öldüğünde benim oğlum senden yalnızca iki yaş büyüktü, Jimin. Yeni baba sen oldun. Yaşın henüz buna müsait bile değildi. Mafya babası düşün, benden bile küçük. Böyle olmaması gerekirdi ama lanet olsun ki baban bunu uygun gördü! Sana bebek bakıcılığı yapılması gereken yerde direkt başa geçtin. Baban lanet bir herifti, kendi soyundan başka biri geçecek diye ödü patlıyordu!"
Bay Kwan'ı yakaladıktan sonra onu Yoongi'nin mekânına getirmişlerdi ve hep birlikte onu sorguya almışlardı.
Jimin korkutucu bir kahkaha attı. "Bence bu duruma olduğundan fazla anlam yüklüyorsun, bay Kwan."
Bay Kwan başını iki yana salladı. "Bildiğim çok az şey olabilir ama sen olmamalıydın. Oğlum nerede? Onu da aldınız mı?"
Jimin sadistçe gülüerek bay Kwan'ın oturduğu sandalyenin kenarlarından tuttu ve yüzüne eğildi. "Ona ne oldu biliyor musun?" Kıkırdadı. "Onu öldürdüm. Ölüsünün üzerinde zıpladım. Çok acı çekmiş olmalı."
"Ne?" Bay Kwan şaşkınlık ve üzüntü içinde nefes alamadığını hissetti. "Yalan söyleme."
"Bunlar olmadan önce de onunla davamız vardı, bay Kwan. Mallarımı çalmak istedi. Camları met diye satmak istedi. Bana yanlış yapanı ben affetmem."
Taehyung başını eğdi. Hyejin Taehyung'a bakıp derin bir çekti ve başını çevirdi.
"Geber, Jimin. Hepiniz!" diye bağırdı bay Kwan. İşkence odasındaki herkese teker teker nefretle baktı. "Hepiniz geberin!"
"Ondan önce," diyerek araya girdi Jungkook. Elinde keskin bir bıçak vardı. Jimin bay Kwan'ı bıraktığında Jimin'in yerini aldı. "Neden bize planlarınızdan bahsetmiyorsun?"
Hoseok ile Jin birlikte Jungkook'un yanına geçtiler. Hoseok, "Savcıdan başla," dedi.
Bay Kwan kalçasının üstünde yükselip etrafına bakındığında Jin onun omzundan bastırıp oturmasını sağladı. "Nereye?"
"Bir şey bilmiyorum," dedi bay Kwan sıkıntıyla. "Bilinen her şeyi oğlumu öldürerek karanlığa gömdünüz. O biliyordu."
Hoseok kıkırdadı. "Öyle mi olmuş? Yaşlısın ya, belki de ondan hatırlamıyosundur." Elindeki bıçağı bay Kwan'ın boynuna dayadı. "Bu hatırlatır mı?"
Bay Kwan korkuyla irkilmişti. "Bilmiyorum dedim, bay Jung."
"Yeni savcının da sizin adamınız olduğunu, Garam'ın bu işin içinde ve birçok ülkede hazırlık yaptığınızı bilmiyorsunuz yani, öyle mi bay Kwan?" diye sordu Jin sertçe.
Bir an Jimin yavaşça kıpırdandı, ve bay Kwan'ın olasıkları tartıp bir sonraki hamleyi planladığını hissetti. Bir şey olacaktı. Sakince bay Kwan'a baktı; oğlu ölmüş birine göre çok sakin duruyordu ve gözleri yalan söylediğini belli ediyordu. Jimin, herkeste gözlerini gezdirdi ve tekrar bay Kwan'a baktı; boynunun etrafını sarıp gömleğinin altından ellerine kadar uzanan karmaşık desenli dövmeyi görebiliyordu. Tepeden tırnağa bu adamın, hepsinin üzerlerinde taşıdıkları silahlardan ve ikinci bir deri gibi üzerlerine giydikleri bu siyah boyadan çok daha öte sinsi bir havası vardı. Dövme diye düşündü. Bu normal bir dövme değildi;
"Soyun şunu!" dedi yüksek sesle. "Hyejin çık!"
"N'oluyor?" diye sordu Hyejin kaşlarını çatarak.
"Çık güzelim," dedi Jimin, anlamsız bakışların hedefi olurken. "Anlatacağım ben sana."
Hyejin diretmeyip çıktığında Jungkook Jimin'e baktı ve başını salladı. Hoseok ile Jin bay Kwan'ı çözmeye ve hatta soymaya başlamışlardı bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Clandestino | Jikook
Fanfiction"Şaraplar, silahlar, uyuşturucular yerini kan'a bıraktı Jungkook," dedi Jimin tehlikeyle parıldayan gözlerle. "Ve akan benim kanım olsa dahi, bu çöplük benim olacak." •Yetişkin içerik!