3. bölüm

411 54 68
                                    

Flashback

Jimin 16, Jungkook 17 yaşında.
_________________________________

Jimin, geldiği eve baktı; arazinin içerisine yapılan bu yer tek katlı ve oldukça ıssızdı. Ahşaptan yapılmıştı ve harabeden farksız görünüyordu.

Yağan yağmurdan dolayı ıslanan yerler, giydiği topuklu ayakkabılarla yürümesini bir hayli zorlaştırıyordu. Ah, topuklu ayakkabılar... Sorun sadece bu da değildi; beyaz yüzüne yapılmış son derece ağır bir makyaj, saçlarında uzun sarı peruk, giydiği kısa deri etek, üstüne beyaz bir crop ve kürklü ceketiyle fazla kadınsıydı. Güzel, yirmili yaşlarında olgun bir kadın. Dolgun dudaklarına sürdüğü vişne çürüğü rujuyla makyajı açığa çıkmıştı. Gözleri ise, mezardı.

Oysa ki, sadece on altı yaşındaydı.

Elinde tuttuğu çantayı omuzuna taktı, gri gökyüzüne bakıp derin nefesini dışarı verdikten sonra kapı tokmağına üç kere vurdu. On beş- yirmi saniye kadar sonra kapıyı kırklı yaşlarında bir adam açmıştı.

"Selam yakışıklı," dedi çekici gülümsemesi ile. "Bay Han ile görüşecektim, burada mı acaba?"

"Senin gibilerin neden buraya geldiğini çok iyi biliyorum, küçük kız," dedi karşısındaki adam, pis sırıtmasıyla. İçeri geçmesi için kenara çekildi. "Geç, içerde."

Jimin kibarca gülümsemeye çalıştı, "Teşekkürler." Adam kalçasına tokat atınca dişlerini sıktı, kendini tutması gerekiyordu bu yüzden içeri doğru adımladı.

Soyulmuş ahşap duvarları inceleyerek dar hôlden içeri girdi, içeri de bay Han ve tanımadığı bir adam daha vardı;

"Merhaba~"

"Sen kimsin?" diye sordu tanımadığı adam, baştan aşağı Jimin'i süzerek ayağa kalkarken. "Aslında kim olduğunu bilmeme gerek yok, çok seksisin kızım!"

Jimin, iki eliyle tuttuğu çantasıyla yerinde sallanarak kıkırdadı, "Ben, Mihi."

Bay Han, coşkulu bir tavırla ayağa kalktı ve Jimin'in yanına adımladı. Onu kolundan tutup hemen ikili koltuğa oturttu ve kendi de yanına oturdu. "Peki, Mihi, burada ne işin var? Kurtlara yem mi olmak istiyorsun?"

Jimin, rahatça bacak bacak üstüne attı, iki adamında gözleri direkt bacaklarına kayarken bay Han'ın koluna dokunup sordu: "Kurtlar çok aç görünüyor, belki olabilirim ama onun öncesinde neden biraz eğlenmiyoruz?"

Diğer adam biraz rahatsız olmuş gibiydi, şüpheyle Jimin'e baktı. "Bir tür polis misin? Kimsin sen, küçük kız?"

Jimin'in en son isteyeceği şey kesinlikle şüphe çekmekti. Buraya bazı şeyler öğrenmek için gelmişti ve öğrenmeden giderse son bir haftasını hücre de geçireceğini biliyordu. Çantasından kimliğini çıkardı ve adama uzatıp gülümsedi. "Bayan Christiana'nın evinden geliyorum, kendisi size müteşekkir olduğu için beni gönderdi, size çok şey borçluymuş."

Adam kimliği baktı. "Kim Mihi. Yirmi bir yaşında. Güzel, Mihi," dedi ve kimliği tekrar Jimin'e uzattı.

"Neden başından söylemedin?" diye sordu bay Han. "Christiana'nın orospusu olduğunu söyleseydin seni daha hoş karşılardık."

Diğer adam pişkince güldü. "Sorun değil, Daniel. Orospulara özel muamele göstermek zorunda değiliz. Onu güzelce sikeceğiz ve buradan defolup gidecek. Christiana'da borcunu ödemiş olacak."

Bay Han, başıyla Jimin'i süzerek onaylarken, Jimin kendini sıktı. Boğazında bir his vardı ve bu his oldukça tanıdıktı.

"Ah, siz büyükler..." dedi Jimin, kafasını hafifçe yana eğerek. "Eğlenmeyi hiç bilmiyorsunuz. Biraz içelim ve ben de size unutamayacağınız bir gün geçirmenizi sağlayayım?"

Clandestino | Jikook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin