Geçmiş.
Jimin 16, Jungkook 17 yaşında.
***
"Jimin, çok şıksın."
Jimin, merdivenleri inerken kusursuz görünen kravatını çekiştirip durmaktan vazgeçti ve hizmetli kadına gülümsedi. "Teşekkür ederim."
"Bugün hangi şanslı kız bunun tadını çıkaracak?"
Jimin kaşını kaldırdı. "Kimse."
"Oh, yanlış tahmin etmişim. Seni böyle çok görmeye alışkınım ama gençsin, bir an biri var gibi hissettim. Seni ben büyüttüm sayılır, emekli olmadan önce senin mutluluğunu görmek istiyorum. Annen-"
Jimin bir anda gerildiğini ve üzerine kusursuz bir şekilde oturan siyah ceketinin onu sıktığını hissetmeye başlamıştı. "Lütfen. Annemi bu evde anmanı istemiyorum."
"Özür dilerim," diyerek geri çekildi hizmetli kadın.
Jimin sıktığı dişlerinin arasından nefesini bıraktı ve merdivenin korkuluklarına tutunarak kendini toparlamaya çalıştı. Bu lanet evde annesinin anılmasını istemiyordu. Hizmetli bir kadının suçu yoktu ama kalbine bir el ateş sıksa bu kadar acı çektiremezdi. Nefes almaya çalıştı.
"Jimin."
Bay Park.
Jimin derin bir nefes alarak merdiveni tamamladı ve salona adımladı. Babasının yanına ulaştı ve saygıyla eğildi. "Bay Park."
Bay Park Jimin'i süzdü. Gayet iyi görünüyordu. "Bu iş bu akşam bitecek. Onunla ilgilen, onun güvenini sağla ve sorumluluklarını bil. Babası ben de, oğlu sen de."
Jimin babasına baktı. Damarlarında kan yerine asit dolaşıyormuş gibi hissediyordu. "Sorumluluklarımı biliyorum ve bunu hakkıyla yerine getireceğim."
"Bir aydır bu adama katlanmak zorunda olduğuma inanamıyorum," dedi bay Park sinirle. "Jang... Kesinlikle bizim için iyi bir anlaşma değildi. Ortadan kaldır."
"Tamam. Yeni bir anlaşma ne zaman olacak?"
"Henüz belli değil. Birkaç görüşme daha yapılması gerekiyor. Şu an Japonya ile daha çok görüşme sağlıyorum." Bay Park evin kahyası tarafından açılan evin dış kapısına yürüdü. "Onlarla olan dostluğumuzu ilerletmeyi düşünüyorum."
***
Jimin restorana girdiğinde nefesinin hızlandığını hissetti. Bay Jang'ın varisini gördü, çocuk hemen ayağa kalkmış ve gülümsemişti. Jimin'de nazik bir şekilde gülümsedi.
"Bana verdiğin yemek sözünü tutmak için koca bir hafta bekledim," dedi bay Jang.
Jimin elinin öpülmesine izin verdi ve kendinden emin bir gülümseme ile, "Kolay lokma olmadığımı bilmelisin," dedi.
"Ah," dedi bay Jang. Jimin'in sandalyesini bir centilmen edasıyla çekti ve Jimin oturduğunda biraz ileri itti, ardından kendi sandalyesine oturdu. "Çok zeki bir adamsın."
"Elbette." Jimin kendini tuhaf bir şekilde rahatsız hissetti. "Nasılsın?"
"Çok iyiyim. Seninle görüşmeyi o kadar çok istiyordum ki neredeyse aklımı yitirecektim. Beni o kadar çok beklettin ki öfkelenmekten korktum çünkü bu güzelliği her gün görmek istiyorum." Bay Jang fazla detay vermiş gibi güldü. "Tanrım... Sen nasılsın?"
Jimin kıkırdadı. "Ben iyiyim."
"Buna çok sevindim." Bay Jang aptal bir gülümsemeyle baktı Jimin'e. "Öfkeme yenik düşmediğim için mutluyum. Seni düşünerek kendime yenildim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Clandestino | Jikook
Fanfiction"Şaraplar, silahlar, uyuşturucular yerini kan'a bıraktı Jungkook," dedi Jimin tehlikeyle parıldayan gözlerle. "Ve akan benim kanım olsa dahi, bu çöplük benim olacak." •Yetişkin içerik!