Yıl 1954,Y/N9 yaşında/HYDRA üssü.
Aradan koca bir yıl geçmişti. Bu bir yıl içinde bir çok şey değişmişti,en azından Y/N için. Küçük Barnes için artık bir ümit vardı. Elizabeth, Y/N'nin kahramanı olmuştu,onu koruyor, güçlerini kullanmayı öğretiyor ve bir an önce küçük yeğenini cehennemden çıkarmak için elinden gelenini hatta daha fazlasını yapmaya çalışıyordu. Ve bugün ikisi içinde büyük gündü,uzun zamandır bu gün için hazırlık yapıyorlardı. Elizabeth bu gece yeğenini cehennemden kurtaracaktı, planları böyleydi.
Y/N elindeki peluş tavşana sarılırken iç çekti, korkuyordu. Ya kahramanına bir şey olursa? Ya yakalanırlar ise? O zaman ne olucakti? Küçük kız derin nefes alıp verirken kapısı açıldı hızla kahverengi gözlerini kapıya çevirdiğinde halası ile karşılaştı. Gözlerinin içi parlar iken yatağından atlayarak indi ve halasına koştu. Küçük kollarını kahramanına sıkıca sarıp yanağına öpücük bıraktı.
"Auntie!"
"Şşs Y/N biraz daha sessiz ol. Hazır mısın?"
"Evet ama korkuyorum."
"Korkma, buradan kurtulacaksın. Bak,dinle beni. Y/N eğer bir şey olursa ardına bakmadan kaçacaksın,tamam mı? Beni bırakarak! Ormana git sakın ve sakın kimseye inanma,Howard Stark ve Peggy Carter dışında da kimseye güvenmek yok, anlaştık mı?"
Küçük kız usulca başını sallayarak cevap verdi, gözünden bir kaç damla gözyaşı akmıştı. Gözyaşlarını elinin tersi ile silip gülümsemeye çalıştı,cesur olması gerekiyordu, güçlü durmak zorundaydı.
"Güzel. Şimdi sen beni burada bir kaç dakika bekle ben koridoru kontrol edip geliyorum."
Elizabeth küçük kızın bir şey demesine fırsat vermeden odadan ayrıldı. Hızlı davranmaya çalışıyordu,elinden geldiğince en hızlı ve dikkatli şekilde hareket ederek koridoru kontrol etti. Temiz görünüyordu,derin nefes alıp vererek odanın kapısını açtı. Küçük yeğeninin elinden sıkıca tuttu,bir daha bırakmayacakmış gibi tutuyordu. Y/N ise tebessüm ederken cebindeki fotoğrafı çıkardı. Fotoğrafta babası gülümsüyordu,yanında ise Steve Rogers namı değer Kapitan Amerika duruyordu. Reyna'nin tuttuğu fotoğrafı, Elizabeth bundan bir kaç ay önce küçük yeğenine getirmişti, böylece Y/N babasını daha yakından taniyabilecekti.
"Üç diyince koşuyoruz tamam mı? Sağa doğru."
Y/N elindeki fotoğrafa küçük bir öpücük bırakıp fotoğrafı geri cebine koydu ve konuşmak için minik dudaklarını araladı.
"Tamam."
Ardından ikili hızla koridorda koşmaya başladı. Her ne kadar korku her ikisini de ele geçirmiş olsa da ikisi de elinden geldiğince bunu göstermemeye,belli etmemeye çalışıyordu.
"Buraya doğru geliyorlar!"
Küçük Y/N duyduğu ayak sesleri ile irkildi ve halasina baktı, Elizabeth hiç zaman kaybetmeden yeğenini kucağına alarak kendilerine en yakın olan odanın kapısını açıp içeri daldı hemen ardından ise kapıyı kapatmıştı. Sessiz olması için de Y/N'ya işaret ettiğinde Y/N sadece başını salladı ve başını halasının omuzuna koydu. Diğer yandan Tanrıya buradan kurtulmaları için dua ediyor ve yalvarıyordu.
İkisi için sanki zaman durmuş gibiydi,ağır ağır nefes alıyordu Elizabeth. Birden kapının açılması ile içinden bildiği en yaratıcı küfürleri savururken iki güçlü el onu kolundan tutarak sürüklemeye başlamıştı bile. İlk başta koridoru aydınlatan ışık Elizabeth'in gözlerini kamaştırdı sonra alışmıştı.
"Uyarıyorum,ona dokunursaniz sizi buna pişman ederim!"
Elizabeth'in sesi sert, soğuk ve tehditkar çıkmıştı. Karşısındaki kadın ise bunun üzerine kahkaha atarak alay etmişti. Elizabeth her ne kadar da kadına yumruk atmak istese de yeğenine daha çok sarıldı.
"Siz Barneslerde bu aptal cesareti nereden geliyor hiç anlamıyorum. Asker çocuğu kadının kucağından al."
Tam da o sırada Elizabeth abisini fark etmişti,eskiden sevgi bakan gözleri şimdi duygusuz ve boştu. Bu kadının üzmüş olsa da kendini hemen toparladı.
"Buck! Abi hâlâ oralarda bir yerde olduğunu biliyorum, yapma! Lütfen,sen bu değilsin!"
Ancak Bucky Barnes kardeşini dinlemiyordu,duymuyor gibiydi sanki. Kadına yaklaşıp kucağındaki kızı almaya çalışıyordu,Y/N ise halasina daha sıkı sarılmıştı.
"Bırak! Bırak beni! Hayır!"
Aniden bir patlama oldu ve bir kaç asker duvara doğru uçtu. Y/N küçük kriz geçirerek kontrolü kaybetmişti. Toprağı andıran kahverengi gözleri ile babasına baktı.
"Baba lütfen. Kahramanıma zarar verme,o senin kız kardeşin. Lütfen sana yalvarıyorum."
Bucky kızı dinlemiyordu bile,hızla kızı kadının kucağından çekip aldı ve diğer askerlere teslim ederken kendisi de yere düşen kadını bileğinde sıkıca tutarak ayağa kaldırdı. Koridoru küçük kızın acı dolu çığlıkları dolduruyordu, Elizabeth abisinin yüzüne sert bir yumruk atmıştı ancak bunun yanlış bir hareket olduğu çok geçmeden boğazının sıkılması ile anlamıştı. Genç kadının gözleri kapanırken kış askeri kucağına alıp ortadan kayboldu. Bir odaya girdikten sonra kapsüllerden birine yerleştirirken HYDRA çalışanlarından biri düğmeye bastığında kapsül kapanmıştı.
"Dondurulma işlemi başlatılıyor."
"Dondurulma işlemi başarılar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Multifandom ebeveynler
FanficAnnennizin avengers üyesi... Babanız Klaus Mikaelson ve ya daha fazlası... Hadi gelin hep beraber hayal edelim:)