rüzgarlı, havanın kapalı olduğu bir günün öğlen saatlerini geride bırakmışken elindeki poşetlerle ışıltılı mağaza vitrinlerine bakarak ilerleyen jisung, dikkatini çeken bir gömlek ile adımlarını yavaşlattı. siyah, saten bir gömlekti. oldukça sade olmasına rağmen dikişleri ve kalıbı ile çok çekici duruyordu.
mağazaya girip renk renk, çeşit çeşit gömleklerin arasından geçti. göz atarak ilerlediği mağazada sonunda vitrindeki gömleği bulduğunda elindeki poşeti koluna takıp gömleğin fiyat etiketine baktı.
tahmin ettiği fiyatın dört katından fazla olan sayı ile gözleri şaşkınlıkla açıldı ve gömleği yerine bıraktı.
bu kadar yüksek fiyatlandırılacak ne gibi bir özelliği olduğunu anlamasa da, hiç gerek yok diye düşündü. mağazadan çıktı.
büyük alışveriş merkezinin içinde ilerlemeye devam ederken, üzerinde bakışlar hissediyordu jisung. kim olduğunu göremese de arkasında kendisini takip eden adımlar vardı.
deein bir nefes aldı. gözlerini kısıp ilerlemeye devam ederken arkasına bir bakış attı ve düşünmeye başladı. ne yapacaktı?
karşısındaki duvarda gördüğü işaretler ile tuvaletlerin olduğu koridora saptı. hafta içi fazla kalabalık olmayan alışveriş merkezinin tuvaletlerinde de pek kimse yoktu. erkekler tuvaletine girip içeri göz attı. ellerini yıkayan bir adamdan başka kimse yoktu.
kabinlere bir bakış atarken yanından geçip çıkan adam kendisine kısa bir gülümseme ve selam verdi. aynı şekilde karşılık verip kapının kapanmasıyla yüzü eski düz halina döndü ve boş tuvalet kabinlerinden ortada olana girip kapıyı kapattı.
elindeki iki poşeti yan duvarlardaki askılardan birine asıp klozet kapağını kapattı ve oturdu. kollarını göğsünde bağlayıp bacak bacak üstüne attı, duyabilmek için nefeslerini bile sessiz alıyordu.
birkaç saniye sonra tuvaletin kapısı açıldı. yavaş adım sesleri duydu. kapanan kapı ile içeride adımlayan kişiyi daha net duyarken yerini seslerden anlamaya çalışıyordu.
çıplak zemindeki tok sesler yaklaştı, nefes sesini kulağında hissediyordu resmen. adımlar devam etti, tuvalet kabinlerinin önüne kadar geldi. birkaç adım sonra, tam önündeydi.
jisung kapının altından sızan ışıga ve gölgeye bakıp bekledi ve kapıya yaklaştığı anda bacağını kaldırıp kilitlemediği kapıya güçlü bir tekme attı.
hızla savrulan kapı, arkasındaki bedene çarptı.
"ah!"
acı sızlanma, uzun kahverengi saçlar ve duvara çarpan bir beden.
jisung, tahmininde yanılmamasıyla seslice ofladı ve kollarını çözüp ayağa kalktı.
"ben sana bir daha beni takip etme demedim mi hyunjin!?"
hala yapışık durduğu duvardan ayrılıp abartı oyunculuğunu sürdürürken ayağını yere vurdu hyunjin. "yine de beni kapıyla öldürmeye çalışmak zorunda mıydın!?"
jisung göz devirip eşyalarını aldı ve kabinden çıktı. "seni öldürmeye çalışmıyordum."
ellerini yıkamak için lavaboya yönelirken, acıyan kolunu kopmuşcasına bir ifadeyle tutan hyunjin onu takip etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
limbo ✓
Fanfictionstray kids ff. limbo, minsung. lee minho x han jisung malewife minho 😻✨💗🎉😽🥺💔👎🏻💗🤧🙏🏻😽