6

414 67 22
                                    

sabahın ilk ışıkları perdelerin arkasından minho ve jisung'un odasına vururken, jisung hala tatlı uykusunda huzurla uyuyordu. minho ise kısa süre önce uyanmış, biraz jisung'u izlemişti. şimdi ise düşünüyordu.

bugün jisung önemli bir olay yeri incelemesi yapacağını söylemişti, dün gece. normalde işleri hakkında pek konuşmasalar da arabası olmadığından, minho'nun arabasını alma konusu açıldığında laf arasında söylemişti.

nereye gideceğini, neyi inceleyeceklerini ve kim sunwoo cinayeti ile alakasının ne derecede olduğunu merak etmiyor değildi.

kim sunwoo. üstünkörü yaptığı araştırmalarda hakkında pek bir şey bulamadığı, birkaç gün önce haberlere ölümü ile konu olduğunu gördüğü normal bir vatandaş. resmi işi mimar olarak görünüyor, kısa bir süre önce evlenmiş ve normal bir hayat yaşıyor.

peki bunun ne kadarı doğru?

bugün araştırmalarını derinleştirip bu sorunun cevabını ve bilmedikleri her şeyi bulmak zorunda.

derin bir nefes alıp tavandaki bakışlarını tekrar sol tarafına çevirdi. güzeller güzeli eşi yanında huzurla uyuyordu. göğsü ve omuzları her nefes alışında sakince kalkıp iniyor, yüzüne düşmüş ince saç tutamları yanaklarını gölgeliyordu.

saate kısaca göz attı ve jisung'un alarmının çalmasına bir kaç dakika kaldığını gördü.

uzanıp komodinin üzerindeki alarmı kapattı ve tekrar eşine döndü.

"bebeğim?" yüzünü yüzüne yaklaştırıp saç tutamlarını geriye attı. şişkin yanaklarını ve vişne rengi dudaklarını okşadı hafifçe.

iyice yaklaşıp önce çenesini, sonra sırayla yanaklarını öptü eli hala yüzündeyken. "jisung, bebeğim. uyan hadi."

jisung'un uykusu çok ağır olmadığından, gözlerini hafif hafif kırpıştırmaya başlamıştı bile. uykulu gözlerini tamamen açamasa da birkaç kez kırpıştırdı ve derin bir nefes aldı.

"minho?"

minho eşinin uyanmasıyla gülümsedi kocaman. "günaydın aşkım!"

uyanmasının verdiği rahatlıkla nazik öpücükleri biraz sertleşti ve yüzünün her yerine konmaya başladı. yanaklarını, alnını, çene hattını art arda minik öpücüklerle süsleyip en son dudaklarına sesli bir öpücük bıraktı.

jisung iyice açılan uykusuyla sadece güldü ve kollarını kaldırıp minho'nun boynuna doladı. "günaydın sevgilim."

minho gülümseyerek sarılışına karşılık verdi ve yatağın içinde sıkı sıkı sarıldılar. "kaçta çıkacaksın? ona göre hemen kahvaltı hazırlayayım."

"daha var ya..." saate baktı göz ucuyla. "bir saatten fazla var. hazırlarız, acele etme." kollarını daha da sıkılaştırıp eşinin tamamen üstüne düşmesini sağladı. "biraz böyle kalalım, sabah enerjisi depolayalım."

minho güldü. belindeki ve sırtındaki kollarını sıkılaştırıp saçlarından öptü eşini.

yatağın içinde bir süre oyalandıktan sonra işe geç kalmamak için kalkmak zorundalardı. banyoda işlerini halledip mutfağa indiler ve minho dolabı açıp kahvaltılıkları çıkartmaya başladı.

"farklı olarak istediğin bir şey var mı?"

jisung dudak büzüp düşündü. "bilmem. çok ağır şeyler yiyemem sabah sabah, biliyorsun. avokadolu ve omletli kızarmış ekmek istiyorum. bir de vişne reçeli."

minho duyduğu şeyleri dolaptan çıkartıp tezgaha koydu. jisung ekmekleri kızartıp tabakları masaya koyarken o da omleti yaptı. kısa süre sonra kahvaltı masaları hazırdı.

limbo ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin