saat gece yarısını çoktan geçmiş, sakin mahalledeki evlerin ışıkları teker teker kapanmıştı. minho sadece sarı renkli loş lambaların aydınlattığı sokakları arabasıyla sakince geçerken fazla gürültü yapmamaya çalışıyor bir yandan da yaklaştığı evinin camlarına bakıyordu.
görünürde hiçbir ışık yoktu. jisung uyumuş olmalıydı. farlarını kapatıp arabasını garaja park etti ve bir hayalet gibi evin ön tarafına ilerledi. sessizce kapıyı açtı. anahtarlarını ses çıkartmaması için askıya asmadı, cebine attı ve kapıyı ardından çekerek sessiz evin içini dinlemeye başladı.
ses yoktu. jisung uyuyor olmalıydı ve bu saatte onu uyandırmak istemiyordu. dakikalardır olduğu gibi sessiz adımlarla salona ilerledi. yorgunlukla derin bir nefes aldı. mutfağa, su içmek için yönünü çevirdi.
"hoşgeldin."
arkasını yeni döndüğü salondan yükselen sesle hafifçe yerinden sıçradı minho. belli etmemeye çalışarak tekrar büyük salona döndü ve büyük cam duvarın önündeki tekli koltukta oturan eşini gördü. koltuk cama dönük olduğu için ilk başta fark etmemişti fakat etrafında dönebilen bu koltuk şimdi tamamen kendisine çevrilmişti.
jisung geceliğiyle ve hafif uzamış parlak, dağınık saçlarıyla o koltuktaydı. üzerine dışarıdan gelen ay ışığı vuruyordu. loş ışığın altında bacak bacak üstüne attığını ve kollarını gevşekçe önünde bağladığını görebiliyordu minho.
"jisung?"
"minho?"
minho ona doğru bir adım attı. "bebeğim, nefen uyumadın?"
"bilmem, neden uyumadım acaba?"
jisung'ın oturduğu yerde istifini bozmadan sakin bir ses ve dik bakışlarıyla konuşması minho'yu germişti.
minho jisung'u ezbere bilir. mimikleri ve vücut dilinden ne demek istediğini o konuşmadan dahi anlayabilir.
minho yavaşça eşine ilerlerken jisung konuşmaya devam etti.
"belki de bir haftadır neden saat gece yarısını geçtikten sonra eve geldiğini merak etmişimdir."
"aşkım, işler yoğun bu aralar."
minho jisung'ın tam karşısında durdu. ayaktaydı. jisung oturduğu yerden ona bakmaya devam ediyordu.
"ne kadar yoğundu? hep birlikte mesai yapacak kadar mı?"
"yani..."
"chan de kalıyor mu bu saatlere."
"bazen."
"hmm..." başını salladı jisung. sağ elinin tırnaklarına bir bakış atarken "bugün de mi birlikte mesai yaptınız?" diye sordu.
"evet, geç bitti ve patron olarak orada bu-"
"chan bugün işe gitmemiş."
minho gözlerini kırpıştırdı. "ne?"
"seungmin ile konuştuk, o söyledi."
minho panikledi. bir kez yutkunduktan sonra savunmaya geçtiği ses tonuyla her zaman yaptığı şeyi yaptı. konuyu değiştirmeye çalışmak.
"ne yani? bir de seungmin'e mi sordun? benden şüpheleniyorsun öyle mi? kırdın beni lee jisung, halbuki ben-"
"ben sormadım. o söyledi."
"ha bu konu konuşuluyordu ama yani öyle mi?"
jisung göz devirdi. gülmek istese de ciddiyetini koruyordu.
"hayır. bugün ne yapacağını sordum ve chan'in de evde olduğunu, tatil günlerini beraber geçireceklerini söyledi."
"bıktım bunlardan..." diye söylendi minho.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
limbo ✓
Fanfictionstray kids ff. limbo, minsung. lee minho x han jisung malewife minho 😻✨💗🎉😽🥺💔👎🏻💗🤧🙏🏻😽