sık sık geldiği büyük evin kapısını çalan chan, zil sesinin hemen ardından duyduğu bir şeylerin düşüp kırılma sesiyle kaşlarını çattı. birkaç saniye bekledikten sonra elini tekrar zile uzattı.
henüz zile basmadan açılan kapıyla eli havada kalmıştı. hala çatık olan kaşlarıyla kapıyı açan arkadaşını inceledi.
üstünde pembe, pileli bir mutfak önlüğü ve saçında tavşan kulaklı beyaz bir bandana ile minho, patronu minho, mafya babası minho karşısındaydı. evet, pembe bir mutfak önlüğü ve kulaklı bir bandana ile.
aslında bu görüntüye şaşırma evresini çoktan atlaşmış olması gerekirken chan her seferinde şaşırıyordu, birkaç saniyeliğine.
"sen miydin?" şeklinde, aslında cevap beklemediği bir soru sorup arkasını döndü minho ve hızlı adımlarla mutfağa geçti. açık kapıdan giren chan ardından ilerlerken "o kırılma sesi neydi?" diye sordu.
"kapı çalınca, aniden, şey oldu."
"ney oldu?"
minho ellerini yıkayıp el havlusuyla kurularken ada tezgahı işaret etti. "borcam düştü tezgahtan."
chan yüzüne yerleşen küçük bir sırıtışla "kendi kendine mi?" diye sordu.
göz devirdi minho. "hayır. ben çarptım. şimdi de sen temizleyeceksin."
"neden ben temizliyorum."
ciddi bir ifadeyle baktı minho. "öyle istiyorum çünkü."
bir patron edasıyla, ciddiyetle bakan gözleri tehditkar olsa da chan onu ciddiye alamadı. mutfak önlüğü ve bandanası hala üzerindeydi çünkü.
yinede itiraz etmeyip cam kırıklarını topladı ve el süpürgesiyle küçük camların hepsini çekti.
"jisung ağzıma tükürücek..."
kendi kendine mırıldandı minho. mutfak masasından telefonunu alıp bir şeyler yaptıktan sonra bir numarayı aradı.
"acilen borcam alıp evime getiriyorsunuz."
chan el süpürgesini mutfağın içindeki kilere açılan kapıdan geçip kilerdeki yerine koyarken minho birkaç saniye karşı tarafı dinledi ve devam etti. "borcam diyorum, git en iyisini bul."
chan kilerden çıkıp kapıyı arkasından çekti. minho tezgaha yaslanmış ciddi ifadesiyle karşı tarafı dnliyordu ve chan onun ciddi suratını gördüğünde gülmesini tutamıyordu.
"orta boy sanırım. bilmiyorum. kare olan modellerden alın."
minho telefonu kapattığında chan ellerini yıkıyordu. minho ona hiç bakmayıp yaptığı yemeklere döndü. aynı anda bir sürü şeye koşuyordu.
"ne için bu hazırlık? özel bir gün falan mı?"
minho başını iki yana salladı. "pek sayılmaz."
aceleyle her işe koştururken yapmayı bitirdiği yemeğini fırına atıp chan'e döndü. "kayınbabalarım geliyormuş."
"anlaşıldı."
minho, jisung'ın iki babasına karşı sonsuz bir sevgi, güven ve saygı duyuyordu. onların gözünde mükemmel bir damat olmaya çalışıyor, her zaman mutlu ve memnun olmaları için çabalıyordu.
babasını kaybettiği, amcasından kaçtığı ve jisung ile tanıştığı gece tanışmıştı onlarla da. minho'yu elleri kanlı, korkmuş bir halde görmelerine rağmen eve almışlardı. yargılamamışlardı, minho anlatana kadar sormamışlardı bile.
birer baba olarak jisung'a karşı korumacıydılar ve gözleri üzerlerindeydi tabii ki fakat minho'ya da hassasiyetle yaklaşmışlardı. iki gün boyunca misafir etmişlerdi onu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
limbo ✓
Fanfictionstray kids ff. limbo, minsung. lee minho x han jisung malewife minho 😻✨💗🎉😽🥺💔👎🏻💗🤧🙏🏻😽