13

467 72 25
                                    

geniş hastane koridorlarının birinde, tek başına oturuyor han jisung. pek gelen giden yok, sadece birkaç metre ötesindeki ameliyathane ünitesine giren çıkan doktorlar ve hemşireler var. hepsine sorgulayan gözlerle baksa da kimse onunla ilgilenmiyor, hızlı adımlarla koridordan ilerliyorlar.


önünden geçip giden genç hemşirenin arkasından da kırmızı gözleriyle baktı jisung. o gözden kaybolunca, önüne döndü. ellerini önünde birleştirmiş, ağlamaktan yorgun düşmüş bir halde orada oturuyor.

buraya nasıl geldiğin, bir anda kendini bu durumda nasıl bulduğunu sorguladı. inanamıyordu. her şeyin bu kadar hızlı geliştiğine ve kaybetmeye bu kadar yakın olduğuna inanamıyordu.

saatler önce o günki işlerini bitirmiş, iki kişilik bir çapraz sorgulamadan çıkmıştı. çalıştığı dosyayı çözmüştü, en nihayetinde çözmüştü ve bunun farkındalığı müthiş bir rahatlama yaymıştı vücuduna.

sonra, günlerdir içini yiyip bitiren asıl olayı çözmek için minho'yu aramıştı. geleceğim demişti minho. eve dönecekti, konuşacaklardı, jisung ona onu sevdiğini söyleyecekti ve sarılacaktı. belki biraz ağlardı kucağında, günlerdir kendini tutmaktan yorulmuştu çünkü.

fakat şimdi tek başına oturduğu hastane koridorunda tüm göz yaşını akıtmış, içinde tuttuğu her şey bir sel gibi boşalmıştı. geriye sadece korku ve endişe kalmıştı.

bu ameliyathanenin önünden elbet kalkacaktı fakat bunun bir kayıpla olmasından deli gibi korkuyordu. eşinin içeride ne durumda olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu ve bu endişelerini körüklüyordu.

donmuş bir şekilde karşı duvara bakıp sessiz sessiz ağlamaya devam ederken koridora bir beden girdi, sakin adımlarla yaklaşıp jisung'ın yanına oturdu.

jisung sağına döndüğünde, kolunda bir yara bandıyla changbin'i gördü. hiçbir şey söylemeden yanına oturmuş ve jisung gibi karşısındaki boş beyaz duvara bakmaya başlamıştı.

changbin'in burada oluşu, kolundaki pamuk ve yara bandı minho içindi. kan ihtiyacı olduğunda kimsenin kan grubu uyuşmamıştı ve şans eseri changbin jisung'ı aramıştı. olanları ağlayarak anlatan jisung, changbin'in kan grubunun uyduğunu duyunca daha çok ağlamaya başlamıştı. changbin ise hastaneyi öğrenip telefonu kapatmış ve yola koyulmuştu.

iki defa kan alınmıştı changbinden, yorgun hissediyordu. ilk kan alımı bittikten sonra jisung teşekkür ederek biraz da changbin'in omzunda ağlamıştı. ikinci defa kan lazım olduğunda ise jisung'ı arkadaşlarına bırakıp gitmiş, döndüğünde de teşekkür edip ağlarsa aralarının bozulacağıyla ilgili uyarmıştı onu.

bu kadar fazla teşekkürü ve yeni yani yakınlaştığı arkadaşının göz yaşlarını istemiyordu. şimdi tek isteği içerideki tanımadığı adamın ameliyattan sağ salim çıkmasıydı.

ikisi de susarak oturmaya devam ederken chan hastanenin bahçesinde bir banka oturdu. saatlerdir bir koşuşturmacanın içindeydi. yüzünde tek bir mimik veya duygu ifadesi yoktu. karşıdan kendisine doğru gelen hyunjin'i takip ediyordu gözleri.

"chan?" onu yakından gören hyunjin, merak dolu sesiyle seslendi. chan çok... farklı görünüyordu.

karşısında ayakta dikimeyi bırakıp yanına oturdu. "neredeydin?"

saatler geçmişti. hyunjin haberi aldıktan sonra hastaneye gelmiş, biraz ağlamış, jisung ile ilgilenmiş ve olanlarla ilgili jeongin'den bilgi almıştı. mekana gitmesi gerekse de gitmemiş, hastanede kalıp beklemişti. saat çoktan gece yarısını geçiyordu, içeride hala bir ameliyat sürüyordu ve her şey çok zordu.

limbo ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin