10

434 63 10
                                    

sabahın erken saatlerinde, şirketteki odasında oturuyordu minho. elinde sert bir kahve ile yaslandığı deri koltuktan karşısındaki cam duvarı, ardındaki şehir manzarasını izliyordu.

dün gece evden çıktıktan sonra buraya gelmiş, olanları düşünürken sabahı etmişti. pek dinlenememişti, dünün yorgunluğu da üstüne eklendiğinden müthiş bir baş ağrısı ile savaşıyordu.

neyseki büyük şirket odasında, arkaya açılan bir kapı ve ardında bir banyo ile giyinme odası vardı. bir saat kadar önce duş almış, rahat kıyafetlerini giyinmiş ve işlerini hallettikten sonra mesai saati başlayan sekreterinden sert bir kahve rica etmişti.

kahvesinden son yudumları alırken çalan telefonuna döndü. dünden beri jisung'dan birkaç arama ve mesaj gelmişti. konuşmak yerine uyumasını istediğini, daha sonra konuşacaklarını söyleyip sessize almıştı minho jisung'ı. kendisi gibi uykusuz bir gece geçirmediğini umuyordu. zaten zayıf olan bünyesi bu soğuk havalarda güçsüz düşmemeliydi.

şimdi arayan ise chan'di.

"efendim?"

"neredesin? jeongin ve hyunjin dün bir şeyler bulmuş. bir araya gelip inceleyelim, sanırım bir sonuca varmak üzereyiz."

"şirketteyim, buraya gelin."

sabahın erken saatinde şirkette olması şaşırttı chan'i. kaşlarını çatıp dudaklarını büzdü düşünceli bir ifadeyle. "erkencisin?"

"öyle oldu biraz." minho uzatmak istemedi. "odamdayım, gelin siz de. halledelim artık şu işi."

chan'den onaylamalar duyduktan sonra telefonu kapattı ve kahvesinin son yudumlarını da kafasına dikip bitirdi minho.

kalkıp camdan duvara yürüdü ve pencereleri sonuna kadar açtı. içeriye dolan sabahın serin rüzgarı yüzüne çarpıyor şimdi, saçlarını geriye doğru atarken gözlerini kapatıp derin bir nefes alıyor.

az kaldı, diyor kendi kendine. önce bu işi bitirecek, ardından jisung ile arasındaki bu sorunu tamamen çözüp eskisinden bile sorunsuz yaşayacak.

çok geçmeden kapısı tıklatılınca arkasını dönüp "gel." diye seslendi. pencereleri kapatmadan çalışma masasına yürüdü.

içeri giren hyunjin ve elindeki bilgisayar çantasıyla jeongin kısaca günaydınlaştılar. jeongin zaman kaybetmeden odanın sağ tarafına, toplantı masasına yöneldi.

"hepinize projeksiyon ile göstereceğim belgeleri, elimizdeki her şeyi toparladım. sonunda bulacakmışız gibi hissediyorum."

jeongin'in cümleleri ile içine umut tohumları serpilen minho toplantı masasına doğru ilerledi. o sırada chan ve minhyuk da geldi, toplantı masasına geçtiler.

"neymiş şu çok önemli gizli belge." jeongin projeksiyonu açarken sordu minhyuk.

"aşk mektubu."

aşk mektubu? kaşları çatıldı minho'nun, yine ne saçmalık çıkacak merak ediyordu.

"klasörde iki belge vardı, biri gizli bir anlaşmanın sanal kopyası diğeri ise aşk mektubu. olay yerinde bulunan iki yazılı belge olduğundan ikisinin de kopyasını aldım ve o mektubun da işimize yarayacağını düşünüyorum."

ekrana önce gizli anlaşmayı yansıttı. herkes sessizce ekrana baktı.

kısaca, bir uyuşturucu ticaretinin yönetimi hakkındaydı belge. yüklü bir miktar, kaçak yollarla ülkeye dağıtılacak tonlarca uyuşturucu. sevkiyatında ise insanlar kullanılıyor. pek hoş olmayan şekillerde...

"siktir..." diye fısıldadı chan, neler olduğunu anlamıştı. jeongin anlaşmanın detaylı maddelerini içeren ikinci sayfaya geçti ve chan'in tahminleri doğru çıktı.

limbo ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin