11

428 69 73
                                    

elleri cebinde, ağzında çevirdiği kürdanı ile önündeki adamı takip ederken oldukça rahattı hwang hyunjin. rahat olmanın ve sıradan dvranmanın onu daha iyi gizlediğinin farkındaydı.


akşam üzeri saatlerinde, patronunun eşi han jisung'dan ayrıldıktan sonra tek başına yürümeye başlayan seo changbin'i takipteydi. bugün kendisine verilen görev buydu ve hakkıyla yerine getirmeye çalışıyordu.

changbin ve jisung bugün birlikte öğle yemeği yemiş, sonra ayrılmışlardı. jisung genelde dışarıdaydı, elindeki dava için farklı yerlere gitmesi gerekiyordu anlaşılan. seo changbin ise iki dava görmüş, biten işi ile şirketten ayrılmıştı.

changbin beklemediği bir anda sağa döndüğünde, hyunjin onu kaybetmemek için hızlandı ve aşağı doğru yokuş olan yolun başına ulaşıp sakince etrafa göz attı.

göz takibini kaybettiği adamı ararken yokuştan aşağı inmeye devam ediyordu. neyseki dik bir yokuş değildi bu, önüne bakmadığından düşebilirdi çünkü.

biraz daha ilerledi, tek tük insanın olduğu bu sokakta nereye kaybolmuş olabilirdi ki bu adam?

belki de evi buradadır diye düşünüp binaların girişlerine göz gezdirirken, kolundan tutuldu ve karanlık bir yere çekildi. sırtı duvara çarptı.

ne olduğunu anlayamadan güçlü kollar onu duvara sabitlemiş, bacağına bir şok tabancası dayanmıştı.

şaşkınlıkla kendisini kapalı otoparkın çıkışına çeken ve güvenlik klübesinin arkasındaki duvara yaslayan adama baktı hyunjin. karşısındaki sorgulayan gözler seo changbin'den başkasına ait değildi.

"kimsin sen? beni neden takip ediyorsun?"

"ne-"

"sakın itiraz etme." diyerek sözünü kesti changbin, hyunjin'i duvarla arasına daha da sıkıştırdı. "seni ilk bu öğlen fark ettim. kıyafetlerin ve saçın... sen olduğuna eminim. neden beni takip ediyorsun?"

hyunjin gözlerini genç adamın üstünde gezdirdi, biraz düşündü.

"saçlarım iyi görünüyor mu? kombinim falan?"

afalladı changbin, "ne?"

"beni baya incelemiş gibisin, aklında yer etmişim." duvarla arasında sıkıştığı adamın yüzüne arsız bir sırıtışla baktı. "nasıl, iyi görünüyor muyum?"

"beni takip eden bir adamın dış görünüşünü tabii ki inceleyeceğim!"

"seni ilk andan takip ettiğimi anlayıp inceledin demek?"

"beni takip ettiğini kabul ediyorsun demek?"

ikisi de yüzlerindeki meydan okuyan ifade ile birbirlerine bakıyordu. hyunjin'in dudaklarında hafif bir sırıtış vardı. changbin ise tek kaşını kaldırmış, sert ifadesini bozmamaya çalışıyordu.

"korkma, babalık." dedi hyunjin, tek eliyle changbin'in omzundaki tozları sirkeler gibi yaptı. "sana zarar vermeyeceğim. zaten kötü bir adam değilim ben, kimseye zarar vermem-"

"uzatma." kesinlikle changbin'in sinirlerini geriyordu bu çocuk. "kim olduğunu ve amacını söyle."

"hyunjin. memnun oldum." bir elini tokalaşmak ister gibi changbin'e uzattı. changbin hareket etmedi, gözlerini hyunjin'in yüzünden çekmedi. "pekala, kaba birisin anlaşılan."

"genelde beni takip eden gevşek tiplere karşı biraz kabayımdır."

"çok büyütme ya, bizim patronun emri. ne ayak olduğunu çözmeye çalışıyorum."

limbo ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin