merhaba
bir adet yb yazdım fakat ybmi hiç beğenmedim çünkü bu bir geçiş bölümüydü bu yüzden bence sıkıcıydı 😭😭😭
yorum yaparsanız sevinirim sizleri seviyorum iyi okumalarr
Annemlerin yaptığı iş seyahatlerinin beni kötü etkilediği tek bir konu vardı ki ne yazık ki okul hayatımdan geri kalıyordum. Büyük bir sorunum vardı, bu yüzden bugün okula gitmek için uyanamamıştım. Alarmları asla duymuyor oluşum hayatımı aksatırken o gün gözüme gelen güneş ışığı yüzünden uyandığımda yanımdaki dijital saati öğlen on ikiyi gösteriyordu.
Okuldaki dört dersi kaçırmış olmam umrumda değildi ki zaten daha buranın eğitim sistemine adapte olamadığım için hiçbir şey anlamıyordum. Okula gidememiş olmamı dert etme nedenim düzen sağlayamama korkumdan kaynaklanıyordu. Eğer ertesi gün bir şeyi yapmayı planlıyorsam onu yapamıyor olmak beni geriyor, kendimi kötü hissettiriyor ve normal bir insana kıyasla çok daha modumu düşürüyordum.
Okula gitmemiş olmanın bana verdiği üzüntüyü Yugyeom görse muhtemelen saatlerce kahkaha atabileceği bir durumdayken bir duş almış, üstüme sarı çiçekleri olan beyaz askılı elbisemi geçirmiş evimin balkonuna Walkmen'imle çıkmıştım. Buradaki evlerin çoğu apartman dairesi şeklinde olsa da bizim ev, yanımızda yaşlı bir çiftin oturduğu ev ve tam karşımızdaki Jennie ve ailesinin evi eski olsa da güzel, iki katlı ve önünde küçük bir bahçesi olan basit evlerdi. Fransa'da sürekli sevişen üst komşumuzun bana oluşturduğu apartman fobisinden midir bilinmez, buraya taşındığımızda bu evin müstakil olmasını sevmiştim.
Birkaç şarkı dinlerken yaptığım yumurtalı sandviçi yiyor, zaman öldürüyordum.
Sokaktan geçen arabaları seyrederken sanki on yedi yaşındaki Kim Yerim gitmiş, onun yerine yetmiş yaşında yaşlı bir adam gelmiş gibi sakince mahalleye bir hakimlik kuruyor gibi hissediyordum. Sakin bir öğleden sonra, az önce yaptığım kahvemi yudumlarken karşı evden gelen bir çığlık, ardından sertçe çarpılan kapı ve sokağa söylene söylene çıkan Chaeyoung yaşlı dedeliğimi bozdu.
Kızın pijamalarıyla söylene söylene sokakta yürüyor olmasının nedeni ister istemez merak ediliyordu ama ben, zaten dün onun hayatına fazlasıyla karıştığım için oralı olmamak isteyerek önüme döndüm. Konuşmalarını dinlediğim için hala vicdan azabı çekiyordum, şimdi neden sokakta sinirle yürüdüğü beni ilgilendirmemeliydi ve ilgilendirmiyordu da.
Önümdeki annemin eskiden kalmış moda dergisine bakınıyorken Jennie, Chae'nin peşinden evden çıkmış, "Meyveli yoğurt almayı unutma!" diye seslenmişti.
Jennie'nin kapıda dikilirken sırıtıyor olması bunun basit bir kardeş kavgası olduğunu gösterdiğinde kendimi kıkırdarken buldum. Her şeyi ne kadar dramatize ettiğim gün yüzüne çıkarken bana el sallayan Jennie, sokakta sesinin duyulmasını umursamadan "Günaydın!" diye şakıdı. Bu kıkırdamamı daha sesli bir gülmeye dönüşürken ben de ona el salladım. "Günaydın!".
"Niye okula gitmedin?".
Yapmacık bir sinirle bana kızarken tatlı gözüküyordu. Kaşlarını çatmış, sanki büyükannemmiş gibi beni sorgular bir tavır takınmıştı.
"Uyanamadım.".
Şaşkın bir ses çıkarttı. "Sana inanamıyorum..." derken sesindeki hayal kırıklığı beni daha da güldürdü. "Kahvaltı ettin mi?".
Neden bilmiyorum, belki de daha önce benim yemek yiyip yemediğimi merak eden bir arkadaşım olmadığındandır ama bana bu soruyu sorması birkaç senedir annem ve babam dışında birinin bana yaptığı en tatlı şeydi ve nedense kendimi garip bir şekilde mutlu hissetmemi sağladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
90's love || jungri.
FanfictionKim Yerim on yedi yaşındaki yeğenine lisedeki aşkını anlatıyordu.