heiyorum yaparsanız sevinirim
sizleri seviyorum
iyi okumalarr
Gece karanlığı etrafa çökmüşken boş sokakta sadece iki kişiydik. Zaten birkaç evin olduğu küçük bir sokakta olduğumuzdan bu garip değildi ama nedense bana, o an garip gibi gelmişti. Karşımdaki çocuğun suratına bakıyordum, o da bana bakıyor sorduğu sorunun cevabını bekliyordu.
Eve girebilme ihtimalim yoktu. Şehirde tanıdığım insanların sayısı da fazlasıyla azdı ve ben karşımdaki çocuğun teklifine muhtaç hissetsem de onu kötü durumda bırakmak istemiyordum. Bu yüzden ona bakarken hafifçe, mahçup bir tavırla tek kaşım havaya kalktı ve konuştum. "Ailen sorun etmez mi?".
Kafasını iki yana salladı. "Onlar uyuyordur, eğer sessiz olursan ve sabah onlar işe gittikten sonra çıkarsan sorun olmaz.".
Jungkook'un suratına bakmaya devam ettim. Onu çok az tanıyordum ve bu kadar az tanıdığım birine muhtaç ya da mahçup olmayı geçtim evine gitmek ne kadar güvenli olurdu bunu da bilmiyordum ama mecbur olduğum düşüncesi beynimde canlandığı için sadece kafamı bir aşağı bir yukarı salladım ve "Tamam." deyiverdim.
Bunun üzerine Jungkook elini sokağı gösterir şekilde uzattı ve yürümeye başladı. Ben peşinden giderken konuşmadı, sadece sokakta ikimizin adımları duyulmaya devam etti ve biz önce bizim sokağı bitirdik, ardından sağa döndük, küçük bir sokak daha yürüdük ve sonunda sola döndük.
Jungkook duraksadığında evine geldiğimizi anladığım zamandı. Birbirine benzeyen beton apartmanların bulunduğu dar bir sokaktaydık ve arabalar parkettiğinden geçecek bir yer görünmüyordu. "İşte şurası." dedi Jungkook eliyle üç katlı, boyasız bir apartmanı işaret ederken "İkinci kat. İçeriye girince sessiz ol tamam mı?".
Elimle ağzıma fermuar çekiyor gibi yaparken kafamı sallıyordum. Bu onun hafifçe tebessüm etmesini sağladı, önüne döndü ve yürümeye başladı. Peşinden giderken nedense garip bir heyecan bedenimi sarmıştı. Yavaş yavaş ilerliyordum ben de.
Söylediğini yaptım. Apartmana girdiğimiz andan, ikinci kata çıkana kadar hiç sesimi çıkartmadım. Sonunda ikinci kattaki dört kapıdan merdivene en yakın olanın önünde durduğumuzda Jungkook cebinden yeşil bir beyzbol topu olan anahtarlığını çıkarttı, bana "Ayakkabılarını çıkart ve eline al." diye fısıldadı ve gerçekten fazlasıyla sessiz olmaya çalışarak kapıyı açtı.
Karanlık evin kapısı açıldığında ben ayakkabılarımı çıkartmış, elime almış bekliyordum. O kadar gerilmiştim ki sarhoş gibi hissetmiyordum. Jungkook önden girdi, eve bakındı sonra geriye doğru elini uzattı ve beni içeri çekerken yavaşça kapıyı kapattı.
Garip hissetmiştim.
Jungkook'un büyük elleri benim elimi kavradığında nedense yutkundum. Heyecanlanmıştım ve bunun nedeninin eve gizlice giriyor olmamla bir alakası var mı emin değildim.
Beni koridor boyunca ilerletip en son sağda kalan odadan içeriye sokarken hiç sesimi çıkartmıyordum. Kapı açıldı, Jungkook içeriye girdi ve ben girdikten sonra geri kapatarak yavaşça beyaz kapının üstündeki kilidi çevirdi.
Odasını merak etmiştim, gerçekten heyecanlanmamın nedeni neydi anlamıyordum. Karanlığa gözlerim alışıyordu ki Jungkook düğmeye bastı ve odanın ışıkla dolmasını sağladı.
Doğrusunu görmek gerekirse şaşırmıştım. Jungkook'un odası kutu gibi kareydi. Sağda, pencerenin kenarına dayalı yatağı vardı. Tek kişilikten biraz büyük gibi duruyordu. Ahşap bir dolabı, üstünde bir sürü kâğıt yığılı bir masası ve yanında da içinde bir sürü eski püskü kitap olan bir çalışma masası duruyordu. Kırmızı bir tekli koltuğun üstünde bir sürü kıyafet yığılmıştı ve yanında siyah renk bir elektro bulunuyordu. Beni şaşırtan bunlardan hiçbiri değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
90's love || jungri.
FanfictionKim Yerim on yedi yaşındaki yeğenine lisedeki aşkını anlatıyordu.