20

52 8 31
                                    

selaaam yorum yaparsanız sevinirim iyi okumalarrr 

Okulumu seviyordum.

Başarılı bir öğrenci olduğumdan öğretmenlerimle zaten hep iyi anlaşmıştım, genelde dil sıkıntısı çeker dili öğrenene kadar yaşadığım yerden taşınacağım için arkadaş edinmekte zorlanırdım. Bunca yıl kendimi asosyal ve çekingen biri olarak sanmamın nedeni buydu fakat Kore'deki okul hayatımın neredeyse ikinci ayını tamamlarken anlamıştım ki ben çekingen değildim. Sadece dil bilmiyordum.

Jeon Jungkook ve tayfasından uzaklaştığımda hayatımın sıkıcı, tekdüze ve boş geçeceğini düşünürken yanılıyor olduğumu öğreneli birkaç hafta oluyordu. Onlardan hiçbirini görmüyor sadece bazen Jennie ve Jisoo'ya selam veriyordum. Jungkook'u partiden sonra hiç görmemiştim ve onu kafamdan atmaya çalışıyordum.

Dürüst olmak gerekirse onu görmek için can atıyordum. Ne yaptığını merak ediyordum, okulda nasıl olduğunu ya da beni düşünüp düşünmediğini. Beni görünce şaşırıp şaşırmayacağını bilmek istiyordum. Yine de sokakta yaptığım uzak yürüyüşlere rağmen onunla karşılaşmayı başaramıyordum.

Bu yüzden, klasik bir çarşamba öğleden sonrası okul otobüsünde Jaehyun aptalının yanına sıkışmış Wooyoung'ın maçını izlemek için heyecanlı olup olmadığımı sormamasını bininci kez ona söylerken heyecanlıydım. Heyecanlıydım çünkü Jungkook'un okuluyla onların sahasında bir maçımız vardı ve bu demek oluyordu ki Jungkook'u görebilir, sanki onu hiç umursamıyormuşçasına yanından geçebilir ve tepkisini izleyebilirdim!

"Hayır, Wooyoung'tan hoşlanmıyorum Jaehyun."  diye bininciye söylenirken havalı yürüyüşümü planlıyordum. Her şeyi kafamda büyüttüğümü ve onun umrunda olmadığımın farkındaydım ama elimde olmayan birkaç neden yüzünden bu şekilde düşünmek daha rahatlamamı sağlıyordu.

"Hoş olduğunu söyledin." diyen Jaehyun benden gün içindeki bin göz devirmemden birini kazanıyordu. "Evet." diye yanıtlıyordum onu "Hoş bir çocuk dedim çünkü öyle. Ondan hoşlandığımı söylemedim.".

Bu sefer göz deviren Jaehyun oldu "Aptalsın." diye homurdandı "Eski sevgilin olmayan birinin yasını tutuyorsun.".

Jaehyun'a Jungkook olayını anlatmıştım. Hem üçüncü bir kişinin fikirleri iyi geleceğinden, hem de Wooyoung'ı neden istemediğimi anlayacağını düşündüğümden ama o, hiçbir şeyi anlamamıştı ve çocuk hakkında konuşmayı kesmiyordu.

"Kimsenin yasını tuttuğum yok, aklımda başkası varken birine haksızlık etmiyorum. Ayrıca Wooyoung beni hazırda beklemiyor Jaehyun.".

Jaehyun kafasını salladı. Bu sırada duran otobüsten inmek için ayaklanmış, bana dönmüş "Kimseye haksızlık olmaz ki Yerim." diye konuşmaya devam etmişti "Benim aklımda aynı anda beş kız falan oluyor.".

Söylediğine güldüm. Jaehyun'u seviyordum. Bazen o, Yuqi, Tzuyu ve sınıftan birkaç kişi daha okuldan sonra takılıyorduk. Sevimli insanlardı.

Geldiğimiz okul bizimkine göre küçük olsa da geniş bir bahçesi vardı. Camla kaplı büyük okulun içinde bizimkinden çok daha fazla öğrenci olduğuna emindim. Beton kaplı bahçede birkaç bank, birkaç ağaç dışında bir şey yoktu. Yine de nedendir bilinmez, sıcak bir ortam olduğunu hissediyordunuz.

Öğrenciler derste olmalıydı. Bahçede kimse yoktu ve bu yüzden aptal gibi okul formalarıyla durmamızı kimse yadırgamıyordu. Heyecanlanmıştım. Bayan Han bizi okulun içerisine doğru götürürken söylediklerini dinleyemiyordum. Belki Jungkook bugün okula gelmemişti ya da maç izleyecek biri değildi, muhtemelen değildi, ve onu göremeyecektim ama yine de kendime hakim olamıyordum.

90's love || jungri.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin