➳ 4

25 3 0
                                    

Kendi ellerimle yürüyerek resmen Mong ailesine gidiyordum. Onların bulundukları saraya geldiğimde ilk önce bomboş bir araziye rastlasam da birsüre sonra etrafı askerler sarmaya başlamıştı. Gerçekten burada kapana kısılmış bir fare gibi hissediyordum kendimi..
Bir anda içeri diğer ailelerin müritleri de girmeye başladığında artık buradan çıkışım olmadığını biliyordum. Bu sarayın olduğu bu adada, nefret ettiğim adamların elinde öğretime bırakılmıştım resmen!

  Her aileyi selamladıktan sonra araya bir aile daha girmişti. Her ailenin lideri erkek olmasına rağmen gelen aile ile birlikte artık bende dahil iki kadın lider vardı. Siyahlar içinde giyinen aile..
"Ming ailesi!"
Neşe ve heyecan saklı sesimle aileye ve lidere bağırıp onları ayrıca selamlamıştım. Gerçekten bu ailenin fanı gibi birşeydim, ben onlara hayranlıkla baktıkça abimde bana sinirle bakıyordu.
Lider bizimle aynı hizaya geldiğinde ve öğrenciler arkasında ikili sıraya dizildiklerinde benim gözüm liderdeydi, yine belindeki hançeri farketmiştim.
Koşarak şen şakrak yanına gitmeme karşı o ise bana asık bir surat hediye ediyordu.
"Kardeş Ming!
"Mong ailesinin tarikatına sende mi geldin! Umarım eğitim boyunca ikimizde iyi öğrenciler oluruz, ne dersin? Niye hiç konuşmuyorsun?"
"Evet"
"Evet mi? Sadece evet mi!"
Utana sıkıla ve söylenir bir şekilde yanından ayrıldım, o kadar lafa sadece evet denir miydi ki! Sonuçta koskoca hanımefendi ayağına geliyor..

Sonunda Efendi Mong ortaya çıkınca yanında sümüklü oğlu da belirmişti. Uzaktan böyle heybetli gözükür ama hiçbirşey bildiği yoktur aslında bu kerizin. Yani en azından benim için öyleydi. Birgün onunla evlenme düşüncesi bile kafamı bulandırıyordu.
"Hoşgeldiniz değerli ve saygılı öğrencilerim.
Biliyorsunuz ki ailenizden kopup buraya öğretim için geldiniz."
*Ne bu böyle saygılı konuşmalar falan?
"Birşey mi dediniz Hanımefendi Wei?"
"Evet, dedim."
Abim fısıldayarak söylediğim şeyi duymuş olacak ki bu yürek yemişliğime karşı kaşlarını çatarak sert bir şekilde eliyle beni durdurmak istemişti. Ben ise ona bakıp gülmekle  yetinmiştim sadece, onun ellerinden kurtularak iki adım öne çıktım.
"Efendi Mong. Ailelerin efsunlu eşyalarını çalarken bu kadar saygıdeğer olduğunuzu hatırlamıyorum?"
"Sen ne demeye getiriyorsun!"
"Yani demek istediğim, bizim karşımızda bu kadar saygılı gibi davranmanıza gerek yok. Bazı aileler hadi neyse de, biz sizin gerçek yüzünüzü biliyoruz. Lütfen o laubali halinizle devam edin."
"Hanımefendi Wei, gerçekten beni şaşırtıyorsunuz. Soylu Gei ailesinin mensubu olup da soyadınız onlardan farklı olduğu ve sadece Efendi Gei'nin kızından başka birşey olmamanıza göre, benim gibi dört aileyi arasına toplayan güçlü birisine kaba davranıyorsunuz."
İşte beni zayıf noktamdan vurmayı başarmıştı, saygı ifadeleri kullanarak söylediği sözlerin pisliğini örtmeye çalışan bir çöpten başka birşey değildi. Benim için onun bir hırsızdan farkı yoktu, hatta hırsızların bile bu kadar gaddar olmadığına inanırdım.
Sinsi bir şekilde rahat rahat gülerken benim sinirim yüzüme ve vücuduma yansımış, elimize tutuşturulan küçük içki dolu bardağı sıkmamla tuzla buz etmiştim. Elimde ise kırık porselen bardak parçaları bulunduğundan kırmızı bir sıvı tenime bulaşıp yere damlamıştı.
  Sakinliğimi korumaya çalışarak gözlerimi kapattım ve güldüm.
"Buradaki herkes sizin aile büyüklerinin efsunlu eşyalarını çalmaya çalıştığınızı ve bunu başarmak için onları öldürdüğünüzü biliyor Efendi Mong. İsterseniz benim küçük aile meselelerim ile uğraşmayalım."
"Bugün size vereceğim görevlerin arasından en zoru senin olacak Wei Leyal! Bu kadar iddialı isen, bu adadan canlı çıkmayı dört gözle bekle!"
Adamın hepimizin karşısında sinirden delirdiğini görmek benim eğlencemdi, ama bu eğlenceyi benden başka kimse umursamıyordu galiba.
Efendi'nin savurduğu son tehdit üzerine yüksek ve gergin bir kadın sesi yankılandı alanda.
"Yeterli Efendi Mong! Adam akıllı size öğretime geldik, işleri zorlaştırmayın. Hanımefendi Wei'ye ettiğiniz tehdidin boş kalmayacağına emin olmanızı uyarırım."
"Şuna bakın. Min ailesi Gei ailesini koruyor, hepinizin birlik olduğuna şaşmamalı. Vatan hainleri.."
*Bu adamı gerçekten öldürmek lazım, vatan haini dediğin asıl bunun gibi itlerdir.
Bir adım atacak olmamı farkeden birisi beni kolumdan tutmuş ve durdurmuştu. Bu ele baktığımda kadının birisi siyah hanbok giyiyor ve başımda bekliyordu. Suratına baktığımda onun konuşan kişiyle aynı olduğunu anlamıştım.
"Öğreti bitene kadar sakin kalmanızı öneririm. Yoksa Mong'un intikam hırsını bildiğinizi düşünüyorum."
"Teşekkür ederim Efendi Ming!"
"Ming değil, Min"
"Ming ya da Min ne fark eder? Bir harften ayıp mı olur canım! Bu arada kaç seferdir isminizi söylemediniz?"
Kadın aynı soğuklukla kolumu bırakıp sorumu cevapsız bıraktığında ve yoluna baktığında bu ailenin saygıyı nasıl temsil ettiğinden şüphelenmiştim. Konuşmanın ortasında da çekip gidilmez ki!..

Tam onun yanına gidecekken bacağımı birşey yakalamış ve gitmemi engellemişti...

Devam edecek...

⑅ WeiMing ⑅ {GxG}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin