➳ 11

15 4 0
                                    


Saraya vardığımızda yumruğumu sıkarak yürüyordum, arkamda ise Efendi Min benimle birlikte geliyordu. Yolun daha yarısına gelmişken uzaktan bir beden bana doğru yaklaştı.
"Abi?"
"Wei! İyi misin?"
"Neden?"
"Öğreti alanında yangın çıkmış ve askerlerden bazıları katledilmiş diye duydum. Üstelik Efendi Mong ve oğlu Zechu az kalsın alevlerin arasında kalıyormuş. Bunu yapanların yanlarına bırakmayacağını söylemiş!"
"Demek kurtuldu o keriz herif ha?.."
"Ne demek istiyorsun?"
"Ailecek diğer kardeşlerle Mong ailesine savaş açtık. Oldu mu?
Hiç yalan kıvırmak istemiyorum, babamın yanına gitmem lazım."
"Bekle. Onu kızdırma.."
"Nedenmiş? Kızdırırsam öldürebilir mi? Üstelik orada beni yaratıklara yemek olarak verdiklerini bilmiyor da sorgusuz sualsiz Mong'un oğluna gelin veriyor!"
"Bu konuda ciddi.."
"Bende ciddiyim o zaman abicim. Bu düğün olmayacak! Yoksa kaçar giderim buralardan."
"İnatçılığın ve herşeyi şakaya alışın birgün başımıza felaket getirecek Wei. Otur ve bunu düşün, sonuçta babam da istemediği bir evlilik yapmadı mı? Ondan önce sen vardın zaten! Soyadının ne diye farklı olduğunu sanıyorsun, babam da isterdi sevdiği kadınla evlenmek ve çocuklarını birlikte büyütmek."
"Ne?"
"Aileler arasında ilişkiler kurabilmek ve en yükseğe çıkabilmek için böyle evlilikler her zaman yapılıyor. Sırf sen istedin diye seni sevdiğin birisine verecek değiliz!"
"Abi çok oluyorsun sen!"
"Abinsem babamı kızdırmayı aklından bile geçirme."
"Mong ailesinin yaptıklarını teker teker yüzüne söyleyerek kanıt bile getiriyorum. Sizin yaptığınız onlarla birlik olmaya çalışmak, pes doğrusu. Gidelim Efendi Min, demek ki abim bu işi ciddiye almıyor."
Sinirle sıktığım eteklerimi bırakarak hızlıca yürüdüm babamın yanına varmak için. Sonunda o büyük kapıya geldiğimde elimle demiri ittim ve keyfi yerinde oturan babamla karşılaştım. Benim geldiğime pek sevinmiş gibi durmuyordu ve arkamdan Min ailesinin öğreti liderini de getirdiğimi görünce kaşlarını çattı.
"Bu evlilik olmayacak!"
"Babanın karşısında böyle davranmaya nasıl cesaret edersin Wei?"
"Bu zamana kadar sana saygılı davrandım ama sınırı aşıyorsun baba. Beni Mong Zechu ile evlendirmek ne demek? Kızının bu kadar büyüdüğünü mü düşünüyorsun yani!"
"Düğün bir hafta sonra yapılacak. Bu konu kapandı."
"Ne güzel ya! Ben orada zorla eğitim görmeye gideyim birde üstüne işkence çekeyim, sizde beni bunu yapanlara gelin olarak verin. Kusura bakma babacığım, fakat bunda rızam yok."
"Rızan olup olmaması önemli değil. Bende seni böyle alıkoymak istemedim ama..."
"Yıllar önce yaşadığını kızının yaşamasına izin verme sakın! Sevdiğin kadınla evlenseydin ya bari, şimdi kim bilir annem hangi köşede uyuyor.."
"Sen nasıl!-"
"Abim söyledi sinirinden, herşeyi kaçırdı ağzından."
"Bunu yapmamın sebebi abine zarar verebilecek olmaları! Senin mutlu yaşamasını isterim kızım ama abini gözden çıkaramam."
"Tamam o zaman. Beni gözden çıkarabilirsin, sonuçta üstünde saçma salak söylentiler dolaşan bir kızım sadece. Düğüne gitmeyi kabul edeceğim, ama o düğünde birsürü sorun çıkacağından emin olmanı da isterim."
Sinirim burnumdayken yapacağım bir plan olmamasına rağmen sanki varmış gibi konuşmuştum. Babam ne yapacağınızı bilmez gibiydi, düğünü kabul ettiğim an Min hızlıca başını kaldırmış ve hayal kırıklığı ile karışık korkuyla bana bakmıştı.
Harbiden ne haltlar yiyecektim ben şimdi!...

Aradan bir gün geçtiğinde Mong ailesinin buraya geldiğini öğrenmiştim ve herkes bana Küçük Hanım diye seslenmeye başlamıştı bile. Gerçekten sinir bozucuydu, üstüme daha gösterişli kıyafetler vermişler ve bana tam bir prensesmişim gibi davranıyorlardı. Düşmanlarımdan bu muameleyi görmek pek hoşuma gitmemişti.
Ha Su sürekli peşimden geliyor fakat sözümü hiç dinlemiyordu. Efendi Min'i gördüğü anda ise ona yapışıp bırakmak bilmiyordu, onu rahatsız ettiğinden korkuyordum açıkçası. Ama tüm bu yaptığı haylazlıklara rağmen Efendi Min ona bir kere bile kızmamış, aksine oldukça sakin yaklaşmıştı..

Yine kimsenin gezmediği ormanda Ha Su ile gezerken, aniden kulağıma ayak sesleri çalınmıştı. Biraz daha toprak yolda yürüdüğümde önümde bir beden belirmişti. Sarı gösterişli kıyafetler giyen kısa saçlı ve kafasında bana göre komik görünen şapka taşıyan adamın yüzünü biraz daha yaklaşınca tanımıştım. Tanıdığım anda ise yüzünü ekşitmiştim, beni gördüğüne göre artık ortadan sıvışmak gibi bir şansım da yoktu. Rahatsız edici kocaman gülümsemesini takındığı an Ha Su arkamdan ayrılıp onun önüne durduğunda dehşete düşmüştüm resmen!
Mong Zechu eğilip çocuğu sevmeye kalktığında yumruğumu sıkmıştım.
"Adın ne senin bakalım?"
"Annem yabancılarla konuşmamam gerektiğini söyledi. Annemi üzersen seni çağırdığım arkadaşlarımla döverim!"
Küçücük çocuğun ağzından neler çıkıyordu öyle! Hiç tanımadığı Efendi Min'e direkt anne diye sarılırken yakında evleneceğim adama ismini bile söylemiyordu.
"Arkadaşların kim peki öğrenebilir miyim?"
Çocuğun karşısında 32 dış sırıtan keriz bana göre samimi değil sinsi duruyordu.
"Efendi Min Saye!"
"Öyle mi..."
Gözünü bana çevirdiğinde ve rahatsız edici gülümsemesine devam edince bende boğazımı temizleyip Ha Su'nun kolundan tutarak onu bir çırpıda adamdan uzaklaştırmıştım.
"Biz gitsek iyi olur Efendi Mong."
"Bence artık birbirimize bu kadar saygın davranmayacak kadar yakınız Wei Hanım."
"Düğüne daha var Efendi Mong, lütfen o zamana kadar pek görüşmeyelim. Üstelik şuanlık aramızda hiçbirşey olmadığını da belirtmek isterim."
Fazlasıyla rahatsız olmuştum, arkamı dönüp yürümeye başladığımda elim resmen vücuduma yapışmış gibiydi ve büzülmüştüm. Sanki birşey tarafından eziliyor gibi hissediyordum, titreyen sesimle oradan ayrılırken arkamdan adım sesleri duymamla yumruğumu sıkmıştım.
*Lütfen yaklaşma... Lütfen geri git...
Anında sıcak bir el omuzumu tuttuğunda sıçramıştım ve ürkmüştüm.
"Wei Leyal, gerçekten güzel saçların var. Yüzünde öyle, bence işleri tatlıya bağlamaya bakalım. Üstelik bu çocuğun gerçek annesi olmadığını da biliyorum. Beni sevmiş gibi ha?"
"Ha Su sevdiği kişilerin anında bacağına yapışır. Sizden pek hoşlanmamış gibi duruyor. Lütfen bırakın, gitmek istiyorum."
  Bu adam gerçekten bela mıydı neydi? Sakız gibi yapışıp bırakmıyordu insanı! Ben gitmek istedikçe aniden iki elini de omuzuma koymuş ve zorla yüzümü ona dönmemi sağlamıştı. Gözlerim dolmuş ve kalbim korkudan hızlı hızlı atarken bedenimin titremesine engel olamıyordum.

  Sırıtışı insanı ürperten cinstendi ve anında bir hareketle gülümsemesi silindi; Omuzuna atılan bir taş yüzünden. Daha sonra ise tam başını sıyıran bir ok üstümüzden geçtiğinde ne olduğunu anlamamıştım. Mong Zechu etrafına bakıp yaygara koparırken ve dayılanmaya çalışırken ben ise kaçmanın peşindeydim. Koşarak oradan ayrılmak istesem de aniden bir el güzel saçlarımdan tutup gitmemi engellemişti.
"Wei Hanım! Konuşmanın ortasında çekip gidilmez ki?"
"Saçlarımı bırakır mısınız, lütfen! Beni korkutuyorsunuz.."
Daha sonra ikimizden de farklı bir ses kulağımıza geldiğinde, o kalın kadın sesini tanır gibi olmuştum. Bu ses başta güler gibi çıksa da, sonlara doğru derinleşmişti ve sinir saçıyordu..

"Kadınlara karşı nazik olunması gerektiğini bilmiyor muydunuz Lider Mong? Demin atılan ok az kalsın size gelmek üzereydi! Yoksa ikincisine mi ihtiyaç var?.."


Devam edecek...

⑅ WeiMing ⑅ {GxG}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin