➳ 20

14 3 0
                                    


"Sen, Wei Leyal.."
"Sende, Min Saye?..."
Kişilik özelliklerimiz aynı bu şekilde kalmıştı, değişmemiştik. Bunun sadece bir hayalden ibaret olduğunu ve geçip bittiğini zannetsek de, elimizde hala o döneme ait kanıtlar bulunması bizi tedirgin etmişti açıkçası. Fakat bu tedirginlik korkudan değildi..
Yüzümüzde mahcup bir gülümseme oluşmuştu.
"Biliyor musun? Öyle bir dönemde yaşama şansı bulduğum ve seninle yine karşılaşabildiğim için mutluyum."
"Anlamadığım birşey var..Ben neden Silla dönemine geldim ve hayallerimiz birleşirken kâbuslarımız ayrıldı?"
"Hayallerimiz birleşti çünkü birbirlerine çoktan bağlılardı. Kâbuslarımız ayrıldı çünkü birbirleriyle çoktan zıtlık kurmuşlardı."
Ortamın sessizliğe gömüldüğünü farkettiğim an yüzümü Saye'ye kaldırdım ve güldüm, herşeyi boşvermek adına. Fakat unutmaya çalıştığım döneme ait toka masanın üzerinde dururken "boşver, düşünmeyelim" demek dediğini anlamayan birisine dert anlatmaktan farklı değildi, boşa giden boşvermek istediğimiz duygulardı.

Yerimden kalktım ve Saye'nin yanına geldim, o hala oturuyor ve tokaya bakıyordu. Gülen ve hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışan suratımla birlikte elimi uzatıp onun elini tuttum. Benimle göz teması kurmasını sağladığım an hızlıca tokayı aldım ve onu masadan kaldırdım, daha fazla konuşmanın anlamı yoktu..
Hiçbirşey demeden öylece kafeden çıktık ve onunla yolda yürüdüm, elimdeki tokayla ve sükûnet içinde..
Bu hikayede soyadımıza dair bir bilgi yoktu, biz hep birbirimizle isimle sesleniyorduk. Hayal ettiğimiz hayatımızda şanslı olup saygın birisi olarak doğmuş ve asıl hikaye  soyadlarımızı aldığımız o dönemde başlamıştı.
Belki de bundan kaçış yoktu, hiçbirşeyi anlamlandıramayabilirdik. Bu dünyanın normal bir yer olduğunu sanarken ta o zamandan kalma toka sanki yeni gibi elimde belirdiğinde olağanüstü biryerde olduğumuzu farketmiştim, uydurduğumuz hikayeyi detaylıca yaşadığımızı..
"Saye, yoksa yine birisi bizim uydurduğumuz o saçma hikayeyi senaryo olarak mı yazıyor!"
"Sanırım öyle.."
"Peki kişiliklerimiz, ya gitgide kendimizi hayallerimizin içinde bulursak ve yine onlara dönüşürsek?"
"Ne demek istedin?"
"Demek istediğim..Ya çoktan kendi kişiliğimiz yok olmuşsa ve gitgide onlara dönüşürsek?.."
Sorum cevapsız kalmıştı fakat Saye'nin gözündeki endişe ve çaresizliği anlayabiliyordum. Eğer bana böyle birşey sormuş olsalardı buna bende verecek cevap bulamazdım..

Abimin düğününe hazırlanacaktık, zaman hızlı geçiyordu ve kendimizi birden büyümüş olarak bulmuştuk. Yürürken aklıma gelen şeyle gülümsemiştim.
O güne sadece 2 gün kalmıştı, yine başkasının düğüne gidip eğlendiğimiz fakat asla kendi düğünümüzü göremeyeceğimiz güne. Ne zaman düğün günü olsa aklıma bu gelirdi..
Fakat bunun yolumuza çıkan bir taş olduğuna inanmazdım, şart değildi. Her türlü yanındaki insanı sevebiliyordun, onunla temas kurmak ve ona gülmek, yanında kızarmasını görerek ne diyeceğini bilememesini isteyebiliyordun. Ondan utanabiliyordun, utandığın için yaklaşamıyor ve yanlış anlaşılmalara sebebiyet verebiliyordun.
Gerçekten garipti..

Biz hala yürürken eve gittiğimizi farketmiştim, çoktan akşam olmuş ve hava karardığında sarı sokak lambaları yanmıştı.
"Saye, üzgün gözüküyorsun?"
"Bilmiyorum, sanırım bu olaylar biraz aklımı karıştırdı."
"Peki sana bir itirafta bulunsam?"
"?"
"Benim temas bağımlısı olduğumu bilmiyordun değil mi! Kesin bilmiyordun, hiç söylemedim."
"Açıkçası Wei Leyal biraz açık vermene sebep oldu."
Bunu söylerken hafif gülüyordu, sanki komik birşey yapmıştım!
"Wei Leyal, Wei Leyal!..Şu kız yok mu!"
Daha sonra boğazımı temizleyerek kolundan ayrıldım ve onu eve göndermeye çalıştım.
"Hadi, hadi sen içeri gir üşüme. Ben geliyorum arkandan."
"Garip davranıyorsun? Sen hiç benden sonra gelmezsin"
"Havada soğukmuş! Üşüme sonra hastalanırsın, hadi."
Durumu geçiştirmeye çalışıyordum fakat benim üstüm onunkinden daha inceydi. Ellerimle arkasından ittirdim ve onun eve girmesini sağladım, daha sonra ise derin bir nefes alıp geri kapının önüne indim.
Bekledim ve aniden yanımda bir beden hissettim, o tarafıma baktığımda düşündüğüm kişi gelmişti. İyice bana yaklaştı ve fısıltıyla konuşmaya başladı.
"Buldum!"
"Buldun mu, ver bakayım."
Listeyi elime aldım ve teker teker baktım;
Zeytinyağlı dolma,
Noodle,
Tavuklu pilav,
Onigiri,
Börek...
Ve daha fazlası.
"Teşekkürler, iyi iş başardın."
"Direkt sorsaydın be abla, ne diye uğraştırıyorsun beni?"
"Geçen bana yapılacak ajanlık işi soruyordun. Bende bundan iyisi olmaz diye düşündüm."
"Sence benim işim oturup milletin en sevdiği yemekleri araştırarak bulmam mı? Sanki bana görevlendirilen adamların yedi sülalesini bulup bütün bilgilerine sızdığımı bilmiyorsun gibi..."
"Çok konuşma. Hadi git şimdi şüpheli olmak istemiyorum."
Üstüne trenç giymiş ve ellerini cebine sokmuş, birde gözlerine gözlük takarak yüzünü kapatan arkadaşım yanımdan uzaklaşırken içimden söyleniyordum.
Canım bizim de bir karizmamız olsun yani! Habersiz sürpriz yapmak diye birşey var, sanki bilmiyormuş gibi konuşuyor!
Biraz tedirgindim açıkçası, hadi türk yemekleri neyse de, hayatımda ilk defa mı Onigiri yapacaktık neydim!..

İçeri girdim ve küçücük evde kapıyı açmamla salonu görmem bir oldu. Evi siyah beyaz ve kırmızı döşemiştik. Saye siyah, bende siyah ile kırmızı karışımı birşey istemiştim. Fakat araya beyaz nasıl girdi onu ikimizde anlamadık..
Mutfağa gittiğimde Saye'nin geldiğini gördüm.
"Otursana."
Gülerek yüzüne bakarken birden gözüme kıyafetleri gözükmüştü, gördüğümde biraz garipsememle gülüşüm düşmüştü. Kıyafetleri tamamen siyahtı ve giydiği şeylerden çok farklıydı.
"Saye, sana böyle birşey aldığımızı hatırlamıyorum."
Onun hep giydiği pembe ayıcık desenli pijamalarının yerine bunların aynısının siyahi vardı üstünde.
"Bunları sana ben almıştım."
4 sandalyeli masada bir sandalyeye oturdu ve bana cevap verdi, o da garipsemiş olmalıydı.
"Bilmiyorum. Dolabımda bunlar ve buna benzer şeyler vardı, pembe pijamalarımı bulamadım."
Arkamı dönüp düşündüm fakat bunu düşünmeye zamanım olmadığını hatırlayıp kendime geldim ve malzemeleri çıkarmaya başladım.
"Ne yapıyorsun?"
"Bugün yemekleri yapacağım."
"Yardım edeyim."
Tam ayaklanacagı sırada durmasını sağladım.
"Yok! Gerek yok, ben hallediyorum. Bugün canım ikimize birşeyler yapmak istedi de, hem düşüncelerim de dağılmış olur."
Elimden geleni yaptım, ve tüm herşeyi hazırladım.

Saye yorgun bir şekilde sandalyede otururken, ve Leyal ise büyük bir dikkatle yemek yaparken ikisinin de farketmediği şeyler vardı.
Birkaç koltuk konmuş salonda birde koltuğun hemen yanında bir vazo vardı. O vazonun yanında ise eski dönemlerden kalma Asya kılıçları vardı. Birisi siyah işlemeli ve siyah püsküllü bir kılıç, diğeri ise siyah ve kırmızı işlemelerle bezenmiş zarif bir kılıçtı..

Devam edecek...

⑅ WeiMing ⑅ {GxG}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin