➳ 22

16 4 0
                                    


O an ikimizin de duyduğu bir ses vardı, gözlerimiz kapalı ve karanlığı görürken kulaklarımız net bir şekilde duyabiliyordu.
"Hayal dünyanızdaki yaşamınız şimdiki zamanla ayrılmış ve baştan yazılmış olsa da, buradaki benliğiniz hatırladığınız bütün anılar için hayalinizdeki kişiliğe ve olaylara dönüşecek."
Kulaklarımdan bu ses gitmiyordu sanki, terlediğimi hissediyordum. Kaşlarım çatılırken kulağımda başka bir ses boğuk bir şekilde yankılanırken gittikçe netleşiyordu.
"Leyal!.."
"Leyal?!"
"Leyal, kalk!..."
Aniden yattığım yerden nefes nefese kalkmış ve etrafı incelemiştim, penceremizden ışık giriyordu ve bu sabah olduğunu gösteriyordu.
Karşımda Saye vardı ve endişeyle omuzlarımdan tutmuş haldeydi.
"Ne oldu?"
"Uyurken seni çok rahatsız gördüm, terlemiştin."
Birden aklıma kulaklarımda duyduğum o ses geldi ve korkuyla vücudumu inceledim. Aceleyle her tarafıma bakıyor, yara alıp almadığımı test ediyordum.
"Leyal, ne gördün?"
"Bilmiyorum. Kılıç gördüm, kırmızı ve siyah renklerinde işlemeli bir kılıç, bana aitti. Sonra birden başka bir kılıç bana saldırmaya başladı, her tarafım kan içinde kalmıştı.
Daha sonra gözümü kapattım fakat açamadım.."
"Nasıl, açamadın?"
Saye dediğime şaşırmış ve hayret dolu sesiyle bana cevabını beklemediği bir soru sormuştu. Yerinden kalkıp birsüre benim yanımdan ayrıldığında bacaklarımı yataktan aşağı uzatıp düşündüm.
O sırada içeri Saye girdi elinde bir bardak su ile, o da gelip benim yanıma oturdu ve derin bir hale daldı.
Uzattığı suyu içtiğimde ferahladığımı ve sakinleştiğimi hissetmiş, bardağı yanımdaki komidine bırakmıştım.
"Gözlerimi açamadım, ben de."
"Sen de mi?"
"Bir kılıcım vardı, siyah ve püsküllü.
Birden birsürü aile lideri ve öğrencileri önüme geçip 'Bir insan için kılıcından yine vazgeçecek misin?' diye sorup durmaya başladılar. Baş ağrısından gözlerimi kapattım ve kulaklarımı kapattım, ama gözlerimi tekrar açamadım. Daha sonra bir kadın sesi duydum fakat ses yaşlı birisine aitti."
Tam devam edeceği sırada bende devam etmiş, ikimiz de aynı şeyi aynı zamanda dile getirdiğimizde birbirimize bakıp kalmıştık hayretle.
"Hayal dünyanızdaki yaşamınız şimdiki zamanla ayrılmış ve baştan yazılmış olsa da, buradaki benliğiniz hatırladığınız bütün anılar için hayalinizdeki kişiliğe ve olaylara dönüşecek."...

***

Dolabımı açtığımda kıyafetlerim her zamankinden çok farklıydı. Kırmızı ve siyah?..
Üstelik onların yanında da, taşlı siyah bir kuşak ve bir tane de siyah alın bandı vardı. İstemsizce sanki hepsi bana aitmiş ve benim parçammış gibi hissediyordum, fakat benim asla böyle kıyafetlerim olmamıştı.
Saye'nin de..
Giyeceğim üstü bulmak için dolabımı karıştırdım fakat orada ikimize de ait olmayan beyaz kıyafetler bulmuştum. Gerçekten neler dönüyordu burada ya?!
Umursamadan kıyafetimi dolabından çıkarttım ve mutlulukla inceledim.
Onu geri yerine koyup kareli pijamalarımla Saye'nin yanına mutfağa gittim. Sabah kahvaltısı hazırlıyordu, pankek yapmaya çalıştığını farketmiştim ve hamuru gördüğüm an gözlerim parıldamıştı.
Arkasından yaklaştım ve kolumu beline sardım.
"Pankeki sevdiğimi nereden biliyorsun sen bakayım?"
"Öğrendik işte biryerden."
Saye'den ayrılıp kendime bir bardak su doldurdum ve tezgaha dayanarak sohbet için konu açtım.
"Bu akşam hazırlanıyoruz."
"Doğru."
"Hazır mısın?"
"Değilim."
"Nedenmiş o?"
"Nasıl güzel gözükeceğini hayal edemiyorum da ondan."
Dediği şeyle kızarmış ve cevap veremez olmuştum, su ağzımda kalmış ve yanaklarım da şişik duruyordu ben şaşkınken. Daha sonra Saye'nin güldüğünü duyunca suyu içebildim.
"Utandığını biliyorum. Allah'tan suyu ağzından püskürtmedin."
"Az kaldı onu da yapacaktım Saye Hanım."
"Yerleri sana temizlettirirdim ama bak!"
"Sen Hanımefendi Min'in özelliklerini kaptığına emin misin? O inan bu kadar konuşkan değildi!"
"Orasını bilemem ama senin kaptığın kesin. Hadi otur sofraya."

***

Akşam Saye başka odaya geçmişti, ben ise kendi odamızda elbisemi giymekle meşguldüm. Elbisem açık yeşil renkteydi, kolları boldu ve yanlarında koyu yeşil taşlı işlemeler vardı. Belinden aşağısı uzundu ve salık bir şekilde bacaklarımı kapatıyordu. Altına ise gri renkli biraz uzun topuklular giymiştim, saçımı özenle yapmış ve altın kan lekeli tokamı üstüne takmıştım..
Saye aniden içeri girdiğinde beni görmüş ve bir süre ağzı açık kalmıştı. Yanına gittim ve onu inceledim.
Üstüne siyah bir ceket geçirmiş ve saçlarını toplamıştı. Altına bol saten ve siyah bir pantolon giymiş, ayağına siyah ve parlak düz topuk ayakkabılar geçirmişti.
"Çok yakışıklı olmuşsunuz Saye Hanım."
"Sizde çok güzelsiniz Hanımefendi Leyal"
Gülerek evden çıktık..

Abimin düğün yerine geldiğimizde herkes neredeyse oradaydı. Bizde yerimize geçmiş ve gelenleri ağırlamaya koyulmuştuk.
Teker teker herkes geliyordu ve sonunda bu sürünün sonu neredeyse gelmişti, bizde içeri geçtik ve ayrı masalara oturduk.
Benim oturduğum masada ailem her sandalyeyi doldurmuştu, Saye ise kendi ailesinin masasında oturuyordu fakat arada bir banada göz kırpıyordu.
Tören başladığında herkes oynamaya kalkmış ve müzikler neredeyse son sesti.
Ben annemin zoruyla kalkmış olsam da içimdeki tüm kurtları döküyordum neredeyse. Fakat topuklular yüksek olduğu için ayağım kaygan yüzeyin üstünde kaymış ve dengemi kaybetmiştim, tam düşeceğim diye korkacakken sırtım yeri değil bir insanı bulmuştu.
"Hass-"
Arkamı dönüp baktığımda takım elbiseli bir kız beni tutuyordu, beni kaldırırken kulağıma fısıldamıştı..
"Hala küfür sanatını iyi kullanabiliyorsun Leyal."
Yüzündeki alaycı gülüşe karşı diyecek birşey bulamamıştım ve yüzümün kıpkırmızı olduğunu hissetmiştim.
"Birgün utançtan ölmesen iyi."
Gülerek tekrar gözlerimin içine baktığında küçük bir çığlık atarak kaçmaya başlamıştım, kelimenin tam anlamıyla hakikaten kaçacak yer arıyordum.
Girişe geldiğimde kapının önünde görevlendirdiğimiz adamın önünde bir kız ona soru sormaktaydı. Bu kızın saçları siyah ile kestane rengi arasında anlatılamaz bir güzellikteydi. Üzerinde beyaz bir kıyafet vardı.
Onlara gözümü dikmişken Saye de koşarak aramızda mesafe olacak şekilde arkamda durmuştu. O nefeslenirken ben ikisinin konuşmasını çatık kaşlara dinliyordum.
"Peki. İsminizi alayım. Lütfen bana gerçek isminizi söyleyin."
Güvenlik bir kalem ile defter çıkartıp kızın konuşmasını dinledi. Kız küçük gözüküyordu fakat ona rağmen çok güzel duruyordu.
"Ha Su"
"Anlayamadım?"
"Gerçek ismimi söylememi istediniz. İsmim Ha Su"
Kızın ismini duyduğum an yerimde sendelemiş ve vücudum da titremeye başlamış haldeydim.

Kız arkasını dönüp giderken belindeki kuşağa sıkıştırdığı, neredeyse çok eski olan küçük tahta kılıcı farketmiştim...

Devam edecek...

⑅ WeiMing ⑅ {GxG}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin