➳ 12

13 3 0
                                    


Gülümseyerek lafa başlayan Min cümlenin sonunu sinirlenerek ve kızarak bitirmişti, yüzündeki o gülümsemede gitmişti. Onu gören Zechu'nun tırstığını hissedebiliyordum, titrediği çok belli oluyordu. Bende ondan güç alıp korkumu giderdim ve gülerek belimden kullandığım kendi kılıcımı çıkardım.
"Senden mi korkacağım Efendi Min! Yaptığın tek şey etrafta tepkisizce gezip durmak, birde kadınla çocuğu kandırmışsın!"
"Konuşurken sesin niye bu kadar titriyor Zechu? Senin de babanın da beş para etmez olduğunu biliyorsun değil mi?"
"Seni!- Eğer buraya ordu yollarsam tüm aileleri katleder. Tüm güç bizim elimizde, üstelik bu mesele de Wei Hanım ile benim aramda."
"Sizin aranızda tartışılacak bir konu bile yok Zechu. O yüzden onu rahat bırak, gitsin."
Ellerini belinde bağlamış adama bakarken adam ise diyecek birşey bulamıyordu pek. Ben ona elimdeki keskin parlak şeyi gösterdikten sonra iyice korkmuştu.
Geri geriye giderken Ha Su ise koşarak Min'in bacağına sarılmış boğuk bir şekilde konuşuyordu.
"Bu adam annemin saçından çekti. Ona bize zarar verirse seni çağırıp döveceğimi söyledim."
*Ah Ha Su, şimdi olmaz ya!..
"Demek saçını çekti ve..."
Çocuğa gülümserken gözlerini anında bana çevirdi ve tek kaşını kaldırarak cümlesine imali bir şekilde devam
etti.
"Annenin canını yaktı öyle mi?"
Küçük çocuk ağlamaklı bir halde başını evet anlamında sallarken Min ise sinirli bir şekilde gülerek kaçmaya çalışan Zechu'nun peşinden gitti. Adamın dizlerinin bağı çözülmüş, gitmek bilmiyordu.
Min onun arkasında belirdiğinde aniden kafasındaki şapkayı atıp saçlarının kökünden çekmiş ve bir tur yerde sürümüştü..
"Yapacağını...ödeyeceksin Min Efendi!
Saygı denilen şey ailenizde kalmayacak!.."
"Bak şuna. Hala konuşuyor?"
Eğilip yerde can çekişen adamın yüzüne alaycı bir ifadeyle baktıktan sonra kalktı ve bana döndü. Bana döndüğü gibi sanki tüm siniri geçmiş samimi bir insana dönüşmüştü.
"İstediğini yapabilirsin. Kimse görmeyecek"
Mutlu ve hevesli bir gülüşle elimdeki demiri sıktım ve adamın yanına gidip onun hizasına geldim.
"Benim bakmaya bile kıyamadığım, tek bir kimsenin bile dokunmadığı saçlarımı koparırcasına pis ellerinle çektin ha? Keriz! Seninle isteyerek mi evleniyorum ben aptal herif? O aşağılık Mong denen piçde beş para etmiyor. Şerefsizlikte sınır tanımayan kahrolası pisliklerin tekisiniz, soyunuz bile sorunludur sizin!"
Tamamen rahatlamıştım, yani öyle hissediyordum. Elimdeki sivri metali ise onun eline batırdığımda acıdan kıvranıyordu.
"Eğer bunu birisine söylersen sonunu kendi ellerimle getiririm adi herif."
Arkamı döndüğümde rahat bir nefes vermiştim ve Min'i gördüğümde tüm samimiyet dolu yüzüm geri gelmişti. Min ise Su'nun kulaklarını kapatmış hafif bir gülümsemeyle bana bakmaya başlamıştı.
"Hazırlıklıydın demek!"
"Senin kadar hanımefendi birisinin sinirlendiği zaman küfür sanatında dünyadaki en ahlaksız kimseleri bile geçebildiğini biliyorum."
"Hey, bana bak! Güldün! İlk defa suratıma güldün, sırıtıyorsun değil mii!???"
Şaşırmış bir şekilde mutlulukla onun sırıtan suratını işaret parmağımla gösterdiğimde boğazını temizleyerek yüzünü öbür yana çevirmişti.
"Adam ne olacak?"
"Bırak can çekişsin. Benim gibi bir hanımefendiyi gelin olarak almak bedel ister!"
Gülerek ve şakalaşarak tek geldiğim yoldan Min ile dönüyordum. Ha Su'nun minik elinden ben sıkı sıkı tutmuşken, Ha Su ise diğer eliyle Min'in elini tutmaya çalışıyordu.
"Yoruldum!"
Min çömelip çocuğun hizasına gelmişti, ama Ha Su dudaklarını büzüp üzgün bir ifade takınmıştı bile. Min gülerek onun saçlarını okşadıktan sonra Ha Su birden onun kucağına atlamıştı.
"Ben çok yoruldum! İnmeyeceğim!"
"Hey, Ha Su. Buraya gel, niye Efendi Min'i rahatsız ediyorsun? Ne kadar arkadaş olsak da ona böyle davranamazsın."
Sözümü dinlemeyen Ha Su'ya karşı Min de direnmemiş ve kucağında Su ile birlikte geri kalkarak bana güven veren bir bakış atmıştı.
O yolu öylece sakince ve huzurlu bir şekilde yürüyüp gittik...

Mong Zechu
İkisini birden yürürken gören ve acı, toz duman içinde kalan Zechu ise dişini sıkıp bunu bitireceğine söz vermişti.
"Demek evleneceğim kadınla aranda samimi bir bağ kurmaya çalışıyorsun Efendi Min?"

***

Kütüphane'nin gizli bölmesine kimse görmeden girmeyi başarmıştım. Buradan şehrin haritasını bulabilirdim.   Bu şekilde işler istediğimden daha da kolaylaşacaktı. Buraya her ne kadar girmek yasak olsa da bunu bir insan için yapabilirdim. Heryeri didik didik ettikten sonra sonunda bir harita bulmuştum, heryeri inceledim. Mong'ların kurulduğu yeri, tüccarların kurulduğu sokakları. Karar verilen düğün yerini...
Uzun süredir kimseyle muhattab olmamıştım, kimi görsem bana soğuk davrandığımı ve 'evet' den başka birşey demediğimi söylerdi. Wei Leyal ile karşılaştığımda onu önemsemesem de sürekli karşıma çıkıyor ve türlü şakalar, komiklikler yapıyordu. Tepkisiz kalırdım, ki çocuğu görene kadar. O durumda utanması hoşuma gitmişti ve çocukta bana samimiyet vermişti. Bu samimiyet yeşerip beni sadece Wei Leyal için asla çiğnemediğim kuralları çiğneyecek hale getirmişti...

"Bu mesele hallolacak."
"Fakat ya sizi gören olursa, o zaman tüm saygınlığınızı kaybedebilirsiniz. Başınız derde girsin istemem efendim."
"Leyal'i canlı canlı Cehennem'e yollamaktan iyidir."

Devam edecek...

⑅ WeiMing ⑅ {GxG}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin