Bölüm Bir (1):
“Hadi ama! Ben geç kaldığım zaman trafik olacağı tuttu!”
Yaklaşık yarım saat önce komutanlık binasında olmam gerekiyordu. Fakat İstanbul trafiği buna izin vermediği için olduğum yerde sayıyordum.
“Keşke motor ile çıksaydım.” fırça yiyecektim, hem de çok fena…
Telefonumun çalmasıyla derin bir nefes aldım. Tek gözümle arayanın ismine baktım.‘Yüzbaşı Emre Acar arıyor.’
"Şimdi ayvayı sapıyla yedim işte." telefonu açıp hoparlöre aldım.
"Kıdemli Üsteğmen Karasu, emredin komutanım.”
“Alkım, yaklaşık yarım saattir seni bekliyoruz. Nerede kaldın kızım?!”
“Komutanım, yemin ederim trafik çok yoğun. Hâlbuki bir saat önce çıkmıştım.”
İstanbul'u hiç bilmiyormuş gibi konuşma Üsteğmen."
"Komutanım, ben İzmirliyi-"
"Tamam Alkım, anladık İzmirlisin. 15 dakika içerisinde burada ol. Dağdan mı, taştan mı geliyorsun orası beni ilgilendirmez."
"Ama komuta-"telefon suratıma kapanınca sözüm yarıda kesildi.
"Aferin Alkım, yine yaptım yapacağımı! Neyse Allah'tan çok kızmadı ama şimdi nasıl yetişeceğim ben?"
Aklıma gelen fikirle yakınlarda olan bir otoparka girdim. Arabamı park edip eşyalarımı aldım. Son süratle arabadan inip komutanlığa koşmaya başladım. Ya yetişecektim, ya da yetişecektim. Başka seçenek yoktu. Zaten yaklaşmıştım. Epi topu on dakika sonra oradaydım.
…Komutanlığın önünde durduğumda nefes nefese kalmıştım. Kafamı kaldırıp önünde durduğum binaya baktım. 'Özel Kuvvetler Komutanlığı'.
Ben daha yeni fark ediyor olacağım ki kapıdaki askerler silahlarını bana doğru doğrultmuşlardı. Aslında buraya kadar vurulmadan geldiğime şaşırmıştım orası ayrı.
"Ne işin var burada?!" askerin ikazı ile cebimden kartımı çıkarmak için elimi cebime atmıştım ki, elime kart yerine pantolonun kumaşı gelince duraksadım.
“Hayda kartım yok!”"Bir dakika, ben burada görevliyim. Üsteğmen Alkım Bulut Karasu. Kimliğimi arabamda unutmuşum. Komutanımı arayacağım hemen."
"Kaldır ellerini yukarıya!”
"Ya vallahi burada çalışıyorum. Yüzbaşı Emre Acar'ı arayın. Alkım Üsteğmen diyin, beni bekliyor onlar da zaten." asker yanındaki arkadaşına bakıp kafasını hafif oynattı. Arkadaşı kulübeye girdi ve yaklaşık iki dakika sonra geri geldi.
"Doğru söylüyormuş. Emre komutan alın içeriye dedi." sessiz kalmayı tercih ettim.
"Kusura bakmayın komutanım, yönetmeliği biliyorsunuz." başımı sallayarak onu onayladım.
"Biliyorum, biliyorum. Sıkıntı yok." onlar kapıyı açınca, son sürat içeriye koşmaya başladım. Garip bakışları üzerimde hissediyordum ama başka çarem yoktu.
Yüzbaşı Emre'yi görünce hemen yanında durdum. "Üsteğmen Karasu, Emredin komutanım."
"Ah be Alkım! Yine geç kaldın. Kızım sen ne zaman doğru saatte geleceksin?"
"Özür dilerim komutanım ama dediğim gibi bir saat önce çıkmıştım."
"Bundan sonra bahane istemiyorum Alkım. Dediğim saatte burada olacaksın. Hayır anlamıyorum, bu dakiklikle(!) nasıl komando oldun sen?"
"İnanın bilmiyorum komutanım. Şansımı deneyeyim diye başvuru yaptım, baktım tak buradayım."
"Ah Alkım, ah. Neyse düş önüme de bir an önce gidelim. Yoksa general ikimizin de işine son verecek."
"Özür diler-"
"Hâlâ konuşuyorsun, yürüsene kızım."
"İyi madem, yürüyeyim." Emre komutanın emri ile harekât merkezine yürümeye başladık.
...Bölüm sonu.
Düşüncelerinizi bekliyorum.
Sağlıkla kalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Savaş
ChickLitTürkiye'nin ilk kadın SAT komandosu; Kıdemli Üsteğmen Karasu. Derler ya askerler sert olur diye, bir de SAT komandosuysa? Adımlarıyla yeri, göğü inletmeli değil mi? Herkes Karasu'dan sert olmasını beklerken, her kelimeyi şakaya vurabilme yeteneğine...