15

1.1K 96 22
                                    

Bölüm On Beş (15):

Araba artık karargâhın önündeyken derin bir nefes aldım. Börü kapıdaki askerlere kimliklerimizi gösterdi ve içeriye girdik. Gördüğü ilk boş yere park etti. "Hazır mısın?"

"Hayır ama beklersem hiç olmayacağım." güldü ve arabadan indi. Benim inmeme yardımcı olmak için yanıma geldi ve belimden destekleyerek inmeme yardım etti. Yürümekte zorlandığım için koluna girdim. "Bence arabaya geri dönebiliriz."

"Çok geç." giriş kapısına yürüdüğümüz sırada bütün gözler bize çevrilmişti. Etrafta bazı tanıdık yüzler gördüm. Onlar da beni tanımışlardı fikrimce.

Kapıdan girdiğimizde Börü'nün kolundan çıktım. Birlikte komutanın odasına yürüdük. Albay postası bizden önce içeriye girip geldiğimizi haber verdi. O çıkınca biz girdik. "Kıdemli Yüzbaşı Karasu, emret komutanım."

"Üsteğmen Tekin, emret komutanım." Albay hafif bir tebessüm ile bize döndü. Tanıdık gülümsemesi bir burukluk hissetmeme neden oldu.

"Hoş geldiniz." burukluk daha da arttı. Yakamoz da burada, bizimle olabilirdi. "Başınız sağ olsun."
"Vatan sağ olsun komutanım!" ikimiz de aynı anda gürlemiştik. Gurur dolu bir ifade ile başını salladı komutan.

"Size bir tim atadık. Karasu sen komutanı, Tekin sen de komutan yardımcısı olacaksın. Timiniz yarına kadar burada olmuş olur. Kızıl timi hayırlı olsun Yüzbaşı."

"Sağ ol!"

"İkinize bir oda verdik, Karasu yerini çok iyi bildiğini düşünüyorum." tebessüm ettim. "Anlaşıldı komutanım." anahtarı alıp, odadan çıktık. Eski odamın yolunu izledim. Özlemiştim bu koridorları.

Odanın önüne gelince kapıyı açtım ve içeriye girdik. Burnuma hafif bir rutubet kokusu geldi. Sanırım uzun zamandır kullanılmamıştı. İki masa, bir ranza ve iki de dolap konulmuştu. Kendi çantamı almak için Börü'ye dönmüştüm ki, o çoktan çantamı masaya bıraktı.

"Kamuflajları giyelim, bana etrafı gezdirirsin abla." başımı salladım. Çantamı alıp zor da olsa dolaba kadar taşıdım. Dolabı açıp yedek kamuflajımı ve diğer eşyaları yerleştirdim. Arkamı döndüğümde Börü giyinmişti bile.

"Ne ara giyindin?" omuz silkti.

"Sen giyin, ben kapıda bekliyorum. Acele etme abla." başımı sallayınca odadan çıktı. Son olarak elimdeki çerçeveyi masama bıraktım.

Canım Yakamoz.

Gözyaşlarımı hızlıca geri gönderip üzerimi giyindim. Ardından da odadan çıktım. Börü beni kapıda bekliyordu.

"Gitmeseydik."

"Artık çok geç, yürü hadi."

"Of." önden yürümeye başladım. "Sağ taraf gazinoya çıkıyor, sol taraf içtima alanlarına gidiyor."

"O zaman gazinoya gidelim." önden gidince göz devirdim. Gazinoya girdiğimizde tanıdık birçok yüz gördüm, çoğu hızlıca ayağa kalktı. Gülümsedim.

"Rahat, oturabilirsiniz." Selam verip oturdu çoğu. Bahçeye çıkınca çok özlediğim birini gördüm. Deniz komutanımı.

"Deniz komutanım!" bana doğru döndü. Döner dönmez tanımıştı işte beni. "Alkım?" Yanına koştum hemen.

"Güzel kızım benim." sıkıca sarıldık. Geri çekildiğimde arkasında timini gördüm. Emre ve Serdar komutanlarıma selam verdim.

"Hoş geldin Alkım."

"Yuvaya dönmüşsün." Emre komutanımın dediğiyle tebessüm ettim. "Döndüm abi."

"Nasıldı Irak, yedin mi ayazları?"

Kızıl SavaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin