9

1.7K 123 12
                                    

Bölüm Dokuz (9):

"Kız, Necla teyzengil yemeğe çağırıyor. Hem şu yeni gelen aileyi de davet etmiş. Mahalleye masa atacaklarmış. Valla dedi 'on üç masa ayarladık' diye. Herkesi çağırmış." göz devirmemek için kendimi zor tuttum.

"Ay anne ne yapayım? Sevmiyorum öyle ortamları, sen de biliyorsun."

"Ama bak sizin grup da geliyor. Hem Bora ve Kartal abini de ikna ettim."

"Kız naptın, kafalarına silah mı dayadın? Nasıl gelmeyi kabul ettiler?"

"Valla orası seni ilgilendirmez anam! Ama biraz daha konuşursan sana da aynı şeyi yapacağım!" elindeki kırk numara terlikle bakıştık. Gözlerim fal taşı gibi açıldı.

"Ay tamam annem, canım anam benim. Sen dersin de ben gelmem mi?" hemen bir koşu yanına gidip yanağına sulu bir öpücük bıraktım. "Bak salyalarını hep bulaştırdı bana!" söyleniyordu ama yüzünde bir tebessüm ile.

"Neyse onu bırak da, çok açsan çorba yapmıştım. Onu ye, akşama kadar aç aç gezme." Kafamı salladım.

"Tamam canımın içi, teşekkür ederim." ona bir öpücük atıp mutfağa geçtim. Dolaptaki tencereyi aldım ve ocağa koydum. O ısınırken ben de uzun zamandır girmediğim sosyal medya hesabıma girdim. Tabii bir yandan da sandalyeye kurulmuştum. Birkaç hikayeye baktım, anam herkes mi tatile gitmişti? Neydi bu tatil aşkı anlamıyorum. Hayır yani fotoğraf çekilmek için gitmiş gibiydiler. Neyse, bananeydi. Tam hikayelerden çıkacak iken; bize çalışıyorum diyen dayımın hikayesini gördüm.

"Kız anne! Bu dayım çalışmıyor muydu?" içeriden bağırdı hemen annem.

"Çalışıyordu, ne oldu ki?!"

"Kız hikaye atmış tatilden. Valla içkisini almış, havuz başına kurulmuş!" terliklerini yere sürte sürte geldi içeriden. Ellerini beline koyup karşıma dikildi.

"Aç bakayım bir." Açıp telefonu ona doğru çevirdim. Hemen kaptı elimden. "Kız basılı tut bak, kapanır yoksa." demiştim ama nafile on saniye sonra başka bir hikayeye geçmişti.

"Niye değişti bu?" oflayıp geri hikayeyi açtım.

"Basılı tut, basılı." dediğimi yapıp parmağını ekrana koydu. "Şu arkadaki kim ki?" ekranı yakınlaştırmaya çalıştı. "Yakınlaşmaz o."

"Üf bu ne biçim alet ya!" telefonu elime tutuşturunca güldüm.

"Ben arayıp hesap sorarım o dayına. Adama ne diyoruz sanki?! Dedik yazlığa uğrayıver bir! Ölecek sanki!" O hala konuşmaya devam ederken, ben kalkıp kendime çorba doldurdum. Şöyle büyük bir tabaktı. Azıcık da ekmek koparıp masaya kuruldum tekrardan.

Aklıma abim gelince telefondan ismini bulup aradım. Acaba yemek yemiş miydi?
Tek çalışta açtı. "Efendim abisinin gülü."

"Alo, abi yemek yedin mi?"

"Yok abim, yemedim."

"Ne zaman gelirsin? annem çorba yapmış, sana da doldurayım."

"Mahalle girişindeyim, yanımda Bora da var."
"Tamamdır, dolduruyorum o zaman. Öptüm." sonra telefonu kapattım ve iki tabak da onlar için doldurdum.

Canım salata da istediği için hızlıca bir salata yaptım. Onu da masaya koyduğumda kapı çaldı. Hızlıca kapıyı açtım. "Hoş geldiniz!"

"Yarım saat önce beraberdik." omuz silktim. "Yemek koydum size, hadi yürüyün soğumadan yiyelim." mutfağa yönelmişlerdi ki tekrar onlara döndüm. "Ellerinizi yıkayın önce!" oflayıp tıpış tıpış lavaboya gittiler. Ben de mutfağa geçtim.

Kızıl SavaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin